1. Bölüm

502 10 5
                                    

Bu sabah yine her zamanki gibi o sesle uyandım; çöp Konteyner sesiyle... Neden sabahın 7'sinde topluyorlar çöpleri anlamıyorum, insan kıyırmaktan prim falan mı alıyorlar acaba? Daha fazla direnemedim ve yorgana tekme yastığa pıçak... Elin kızı bebekler gibi uyanıyor, kolları esnetiyor pıtı pıtı banyoya gidiyor. Ben bir uyanıyorum dünden kalma makyajımı silme üşengeçliğinden Mariliyn Manson'a dönmüş suratıma aynada bakma cesaretimi bulamıyorum.

Hangover halimden kurtulup buz gibi bir mochanın hayaliyle mutfağa ilerlerken, bir filmin fragmanı gibi dün geceki bekarlığa veda partisini anımsamaya başladım. Malesef ki evlenecek olan ben değilim. Zaten benim partim olsaydı konsepti muhtemen "kocaya merhaba partisi" olurdu.

Koridora odadan aniden fırlayan ev arkadaşım Özge kulak tırmalayan volumü yüksek sesiyle, "Nurseliii senin rengin solmuş kuzuum."

"Dünün etkisi olsa gerek, şimdi sen bana bir soğuk kahve yapar kendime getirirsin, daha bu geceki nikâhın için son hazırlıkları yapmam lazım. "

"Yok yok sen çok hastasın ölüyorsun, hazırlık yapcak gibi değilsin seni hemen hastaneye yatırmalıyız böylece nikâhı iptal etmek için bahanem olabilir." Yaramazlık yapmış bir çocuk gibi endişeli ve komik görünüyordu. Aniden beliren bu tavrını görmezden gelemedim.

"Özge, yoksa sen evlenmekten mi korkuyorsun, bana hiç bu kadar hazır olmadığını ve ilk kez bana en doğru adamın Tuğberk olduğunu söylemiştin. " Bu esnada Özge birer soğuk kahve hazırlamaya koyuldu.

"Ya bilmiyorum, sanki herşey bir anda gelişti gibi geliyor. Nurseli sen beni tanırsın benim evlilik kızı olmadığımı en iyi sen biliyorsun. Bazen ben bile kendime şaşırıyorum. "

Bu konuda haklıydı; Özge'yi çocukluğumdan beri tanırım, onun bu konulara uzak olduğunu ve belli dönemlerde feminist bir karaktere büründüğünü bile bilirm. Neredeyse otuz yaşımıza basacaktık ben neredeyse ülkeyi fethettim ama hâlâ doğru kişiyi bulamadım, Özge ise sadece 3 kişiyle tanışmıştı o da çöp çatan arkadaş grubumuz sayesinde ve bu gece O 3. şahısla Dünya evine gireceklerdi.

"Hatırlarsan benim seninle çifte düğün yapma hayalim vardı ve sen bana saçmalama ben senin nikah masana otursam otursam şahitlik yapmak için otururum diye kızardın. Bu gece benim hayalim gercek olmasada, o masaya beraber oturacağız ve sen bembeyaz gelinliğinin içinde "EVEEET!" diye bağırırken ben sana şahitlik ediceğim.

"Nurseli, gelinlik demişken, gelinliği teslim almaya gideceğini unutmadın umarım?" Yüzündeki evlilik heyecanını görünce gülümsedim ve saatime baktım. "Haklısın bir kaç yeri arayıp hemen gidiyorum"

"Haydi git. İşin çok. Geç kalmanı istemem."

"Tamam gidiyorum. Senin için saat ikiye Elegance Güzellik Merkezinden randevu aldım."

Ona sevgiyle baktım. Bunu sadece Özge için yaparım.

"Biraz önce Tuğberk mesaj attı beni almaya geliyor. Sana bol şans. Ve teşekkürler Nurseli her zamanki gibi hayatımı kurtardın."

Aramam gereken son yeride aradiktan sonra evden çıkmak için son kontrollerimi yapıyordum; gece için kıyafetim, telefonum, gözlüklerim, anahtarlar burada. Dosyam yok! Dosyam kahretsin , nerede bu lanet dosya biraz önce elimdeydi geç kalıyorum hemen çıkmam lâzım. Her yere baktım nereye koydum deliricem şimdi. "Nurseli daha çıkmadın mı?"

"Davetli listesinin olduğu dosyayı bulamıyorum. "

"Mutfak masasına baktın mı?

"Baktım ama bir daha bakayım. " En son elma aldım buzdolabından, elimdeydi o sırada... "Al işte buradaymış buldum."

"Mutfakta mı?"

"Hayır, elma alırken buzdolabına bırakmışım."

"Nurseli buzdolabında yaşamayı bırakmalısın." Bence bu yaptığım elimde olan kumandayı aramaktan ve yanımdakine sen mi aldın diye kızmaktan çok daha komik bir durumdu.

Açık turkuaz Volkswagen'ime bindim. Biraz eski model olsada, gıcırdasada ve hatta arada bir yolda bile bıraksada Huriye'yi seviyorum, evet ona Huriye adını verdim. Bugün Huriye beni Nişantaşı'na tasarladığımız gelinliği teslim almak üzere bir moda evine götürecek. Belki bu görevi başarı ile tamamladıktan sonra Huqqa'da bir cheesecake ve coffee chocolate içebilirim.

Yoksa tiramisu mu yesem? Ay bilemedim ki şimdi... "Yemek için yaşama, yaşamak için ye." diyen Benjamin Franklin'e sesleniyorum yemek yemek bir sanatsa bende bir sanatçıyım. Midemi düşünme faslını daha sonraya erteleyebilirim. Tek isteğim bugünü aksilik çıkmadan geçirebilmek.

Bir erkek takım elbise mağazasının firmasında reklam tasarımcısı olarak yaklaşık beş yıldır aynı iş grubuyla çalışıyorum. Bugün işe gitmemenin verdiği mutlulukla radyoya bastım ve çalan şarkı ya eşlik ederken Huriye'nin hızında pek değişiklik olmasada gaza bastım. Telefonumun ışığının yanmasına göz devirerek gelen mesajı okudum. Tasarımcımız Lorde'un tasarımları onaylanmış ve mağazada ürünlerinin satışı için bir hafta içerisinde tanıtım reklamı tasarlamam gerektigi hakkında bir mesajtı. Bir anda içimi bir mutluluk kapladı. Reklam tasarımını yaparken firmamızın reklam yüzü Çağan Bey ile çalışma vaktim olacaktı. Öylesine sempatik ve etkileyiciydiki. Neredeyse 2 yıldır onunla çalışıyorduk ve onun hakkında herşeyi bilmeme rağmen onun benim adımı bildiğinden şüphe ediyordum.

Kırmızı ışığın yandığını görünce durdum, arkadan bir çarpmanın etkisiyle sarsıldım.

Şansımın KahkahasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin