Blood

1K 68 35
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayalım bebeklerim💗

***
Vegas bana verdiği kısa öpücükten sonra kumlara uzanıp beni de göğsüne çekmişti. Telefonumu versene ya! Tam konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki cevabıyla susmak zorunda kaldım. "Birkaç saatte olsa bu dünyada kalmak istiyorum Pete." Her geçen gün Vegas'ın ne kadar çok karmaşık ve kapalı bir kutu olduğunu görüyordum. Sanki hiç kimseye kendini açmamıştı. Ne yaşadıysa ya da neyle boğuşmak zorunda kaldıysa hep kendi içinde son vermeye çalışmıştı. Gözlerinde ki soğukluğun ardında büyük bir öfke de yatıyordu.

Sorusuyla denizdeki gözlerimi ona çevirdim. "Tanrıya inanır mısın?" Çok inançlı biri olmasamda tanrının varlığına inanıyordum. "Evet. Sen? İnanmıyor musun?" Histerik bir gülüş bıraktı tatlı rüzgarların arasına. "İnanmıyorum. Eğer gerçekten varsa neden hiçbir suçu olmayan insanlar bile bir şeylerin bedelini hayatıyla ya da ölene kadar acı çekerek ödemek zorunda?" Yakınmadan daha çok sorgular gibiydi. "Belki de bir önceki hayatlarının cezalarını şimdi çekiyorlardır." Birkaç bir şey mırıldanmıştı ama anlamadım.

Göğsünde eğreti bir şekilde duran elimi beline sararak ona biraz daha sokuldum. Sıcaklığı ve kokusu beni rahatlatıyordu. Sanki dünyanın tüm yükü onun omuzlarındaymış gibi davranıyordu. Belki de öyleydi. Bana kendisini açmasını sağlayıp onun zayıf noktalarını bulmalıydım. Böylece işimi daha kolay halledecektim. Ama o an ne ben görevi olan Pete'dim ne de o bir sürü yükü ve sorumluluğu olan Vegas'dı.

"Ne düşünüyorsun?" Sorusuyla kendi içimdeki boğuşmama son verdim. Ne düşündüğümü ben de bilmiyordum. "Artık bana telefonumu versen mi?" O an yeni hatırlamış gibi kafasını salladı usul usul. Kolunu kafamın altından çekip doğrulduk. Ceketinin cebinden telefonu çıkartıp bana uzattı. Tam alacağım sırada telefonu kendine çekti. "Ya benimki?" Ben de hemen ceketimin giydiğim kostümün fermuarlı gözünden onun telefonunu çıkartmıştım. Bana bakıp bakıp gülümsüyordu.

Ne gülüyorsun be götüm mü açık?

Ben ona, o bana telefonlarımızı verdik. Tam yeniden kumlara uzanacağımız sırada Vegas'ın telefonu çaldı. Soğuk yüz ifadesiyle telefonu açıp kulağına götürdü. Yaklaşıl otuz saniyelik konuşmada dediği tek şey 'tamam' olmuştu. "Bebeğim gitmem gerek. Bana ayrılan sürenin sonuna geldik." Diyip göz kırparak ayağa kalktı. Sonra ellerimden tutup beni de çekerek kaldırdı. "Hadi seni eve bırakayım. Oradan da işe geçerim." Hadi bakalım. Zurnanın zırt dediği benim de zort dediğim yere geldik.

Ben Khun Korn'un evinde kalıyordum. Kendime ait evim Chumphon'da sahil kenarında bir yerdi. Ayrıca orada da büyükannem yaşıyordu. Kabul etmesem iyice göze batacağımı düşündüğüm için kabul edip arabasına bindim. Kendimle küçük bir beyin fırtınası yaptıktan sonra üniversite zamanındaki hala görüştüğüm bir arkadaşımın adresini verdim. Yol boyunca yine ikimizde sessizdik. Göz kapaklarım artık direnemiyordu. Ben de savaşmadım ve kısa süreliğine de olsa kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

***

"Pete, Pete" usulca yanağımı okşayan soğuk bir el ve etrafımı buram buram saran Vegas'ın kokusu... gözlerimi hafiften araladığımda Vegas ile burun burna olduğumu fark ettim. "Geldik mi?" Gözlerime sanki bir şeylerin cevabını arar gibi uzun uzun baktı. "Hm hm geldik. Uyandırmak istemedim seni ama hangi blok ve ev olduğunu bilmiyordum." Geri çekilerek koltuğuna oturdu. Bedenimi arabanın izin verdiği kadar ona çevirdim ve ensesinden tutarak kendime çektim. Alınlarımızı birleştirdim. "Bu gece için teşekkür ederim." Sonra dudağına yumuşak bir öpücük kondurdum. Tepkisine bakmadan arabadan inip apartmana doğru hızla yürüdüm. İçeri girip soluklarımı düzene sokmaya çalıştım bir süre. Ne boklar yiyordum bilmiyorum ama tek istediğim şey bir an önce şu belgelere ulaşmak ve şu saçmalığa bir son vermekti.

Betrayal or Love || VegasPete Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin