"Tek düşündüğün bu değil mi? Seni aldattığımı düşünüyorsun! Bana güvenmiyorsun, kendine güven o zaman. Bu kadar özgüvensiz misin yani?"
"Taehyung kes sesini. Benim neden şüphelendiğimi sen gayet iyi biliyorsun."
"Evet, orospu olduğumu düşünüyorsun çünkü. Neden şaşırmadım acaba? "
"Kapat şu siktiğim çeneni."
Lee'nin bu sözleri Taehyung'un zoruna gidiyordu. Lee'nin ona sürekli küfretmesinden çok rahatsız oluyordu.
Akşam olmuş, hava kararmıştı. Lee ve Taehyung, Jimin'in doğum gününü kutlamak üzere yola çıkmışlardı. Bütün arkadaşları orada olacaktı. Jimin, Taehyung ile ortak lise öğretmenlerini bile çağırmıştı. Ama hangisi olduğunu Taehyung'a söylememişti.
Partiyi mor bir dağ evinde yapacaklardı. Burası Jimin'in ailesinin eviydi. Ailesi, 1 yıl önce, öldürüldükten sonra bu ev Jimin'e miras kalmıştı.
Jimin ile Taehyung liseyi aynı okulda okumuşlardı. İlk başta birbirlerinden nefret etseler de lisenin son yılında çok yakın arkadaş olmuşlar, üniversiteleri ayrı şehirlerde okuyup yıllar sonra aynı eyalette yaşamaya başlamışlardı.
Şimdiki zamana dönecek olursak, Taehyung ve Lee saatlerdir kavga ediyordu. Lee, Taehyung'u aylarca kendisi aldatmasına rağmen sanki Taehyung onu aldatmış gibi davranmıştı. Taehyung aldatıldığının farkında değildi. Son zamanlarda Lee'nin ondan soğuduğunu düşünüyordu. Hatayı sürekli kendisinde arıyordu.
İki saatlik yolun bir buçuk saatini yolda kavga ederek geçirmişler, bir kere kaza yapmaktan dönmüşler, Jimin'in evine varmalarına son yarım saat kalan zamanda ise hiç konuşmamışlardı. Evin önüne vardıklarında Taehyung kemerini açmış, Lee'ye dönmüştü. Lee ona bakmıyordu.
"Sen de gelecek misin?"
"Hayır, çocuk işi şeylerle uğraşacak vaktim yok. İyi eğlenceler sana!"
Taehyung ortamı yumuşatmaya çalışsa da Lee ona hala kötü davranıyordu. Taehyung, Lee'nin bu dediğine göz devirmiş, çantasını aldıktan sonra kapıyı çarpıp çıkmıştı. Lee de arabanın tekerleklerini sinirle yere sürterek Jimin'in, sonradan miras kalan, evini terk etmişti.
Taehyung, Lee'nin arkasından bakmış, derin bir iç çekmişti. Birkaç dakika sonra önüne dönüp 3 basamaklı merdivenden yukarı çıkmış, zili çalmıştı.
Jimin sanki bu anı bekliyormuşcasına, Taehyung'un eli havadayken, kapıyı açmıştı. Taehyung'u karşısında görünce boynuna atlayıp sıkıca sarılmıştı. Fazla heyecanlıydı. Sonuçta doğum günüydü.
"Hoş geldin Taetae! Gelmene çok sevindim!" Taehyung gülümsemişti.
"Hoş buldum. Elbette gelecektim."
"İçeri gel. Bak kimler geldi."
Taehyung ayakkabılarını çıkarıp içeri girmişti. Jimin'in yeni evi çok huzurlu görünüyordu. Koridorunun duvarları koyu yeşildi ve kocaman camlara sahipti. Dışarının manzarası da bir o kadar güzeldi, sonuçta ormanlık bir alanda yaşıyordu.
"Evi istediğin gibi gezebilirsin. Benim birkaç işim var. Tanıdıklarla karşılaşma olasılığın fazla." Jimin sırıtmıştı.
"Evet çünkü Yoongi Hyung da burada, Hoseok Hyung, Jin Hyung ve-"
"Bence sen beni anladın." diyerek lafını kesmişti Jimin.
Taehyung'un surat ifadesi değişmişti.
"Kimden bahsediyorsun?"
Jimin hiçbir şey söylememiş, gülümseyerek mutfağa doğru yürümüştü. Taehyung'u kafasında soru işaretleriyle orta yerde bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a tout le monde | taekook
Fanfiction"Seni öpebilir miyim?" Jungkook kelimelerin arasında nefes alarak sormuştu. Taehyung bunu beklemiyordu. Şaşırmıştı. Cevap vermemiş, hatta geri bile çekilmemişti. Yüzünde zerre mimik oynamamıştı. Jungkook, bunu onay olarak kabul edip Taehyung'un dud...