Yepyeni Bir Hayat

12 2 1
                                    

Akın, hayat dolu, zeki ve meraklı bir gençti. Babası doktor, annesi ise üniversitede çalışan bir öğretim görevlisiydi. Tek katlı villa tipi, şirin bir evleri vardı. 11. sınıfa giden Akın pek sosyal değildi. Bu yüzden de hiç arkadaşı yoktu. O daha çok evde bilgisayar başında araştırmalar yapar, veya bilim ile ilgili kitaplar okurdu. O, yaz tatili annesinin işi gereği Amerika'da bir konferans düzenlenecekti. Annesinin de oraya gitmesi zorunluydu. Babası da annesinin yalnız kalmaması için onunla birlikte gidecekti. Akın'da onlarla gitmek, yeni yerler görmek ve gezmek istiyordu ama annesi bunun uygun olmadığını ve oraya başka bir zaman tatil amaçlı gidebileceklerini söyledi. Akın'da bu teklifi memnuniyetle kabul etmişti. Zaman hızla geçiyordu. Sonunda o gün gelmişti. Akşam saatleriydi. Annesi ve babası Akın ile vedalaşıp havalimanına doğru gittiler. Akın ise kitabını alıp, zamanın geçmesi ve uykusunun gelmesi için okumaya başladı. Uykusu gelince, uyumadan önce, ailesini merak etmiş olsa gerek, mesaj aracılığıyla irtibat kurmaya çalıştı. Annesi mesajı görmemişti. Oysa ki şimdiden oraya varmış olmaları gerekti. Akın tedirginleşti...

Ve o acı haber geldi. Ertesi gün televizyon izleyen Akın, haberlerde Türkiye'den Amerika'ya giden bir uçağın Atlantik Okyanusu üzerinde düştüğünü görünce tüm dünyası başına yıkıldı. Bu uçak, ailesinin bindiği uçaktan başkası olamazdı. Âdeta şok geçiriyordu. Ağlamak istiyordu ama sanki dili bağlanmıştı. Ağzı açılmıyordu. Artık yapayalnızdı. Yaşadığı şehirde ne bir arkadaşı ne de akrabaları vardı. 1 hafta boyunca olayın şokundan çıkamadı, yas tuttu. Ağzından bir lokma bile yemek geçmedi. Telefonunu kapatmıştı. Onu arayan akrabaları, asla ulaşamıyordu. Kendine gelmeye başlayınca, olayın detaylarını ve perde arkasını araştırmaya başladı. Uçağın kanadında bir hasar meydana gelmiş ve okyanus üzerinde olduğu için de herhangi bir yere acil iniş yapamamış, sonra da okyanusun dibine çakılmıştı. Uçakta ki insanların kurtulma ihtimalleri yoktu. Arama kurtarma ekipleri, koca okyanusta hiç bir enkaz veya ceset bulamadılar. Ailesinin bir mezarı bile olamayacaktı. Çünkü onlar, toprağa değil de derin sulara gömülmüştü... 

Annesi ve babası öleli 1 aydan fazla olmuştu. Tanıdık bir psikologdan yardım alan Akın, kendini biraz daha iyi hissetmeye başlamıştı. Yalnız kalmayı hiç sevmiyordu annesinin ve babasının yokluğu onu derinden etkiliyordu. Resmen hayata küsmüştü. Dışarıya çıkmıyor ve gün ışığı dahi görmüyordu. Komşuları sağolsun, yaptıkları yemeklerden Akın'a getiriyor ve aç kalmamasını sağlıyorlardı. Psikolog bile ne yaptıysa Akın'ın bu yaşantısını değiştiremedi. Yaşadığı şehirde de kimi kimsesi de yoktu. Bir gün aklına dedesi gelmişti. Dedesi de kendisi gibi yalnız bir şekilde kuzeyde ücra bir kasabada yaşıyordu. Onun yanına gitmek ve bu şehri terk etmek istedi. Telefonu alır almaz dedesini aradı ve yanına temelli kalmaya geleceğini söyledi. Dedesi, çok mutlu olmuştu. Hemen Akın için hazırlıklara başladı... Akın tek bir şeyden korkuyordu. Dedesinin olaylardan haberi yoktu. Teknolojiden uzak bir şekilde yaşayan dedesi, kızının ölüm haberini alınca kim bilir ne kadar da üzülecekti?

Otobüs saatleri için internetten küçük bir araştırma yapan Akın, oraya giden otobüsün, en erken 2 saat sonra olduğunu gördü. Bu çok kısıtlı bir zamandı. Hemen hazırlanması gerekiyordu. Acele ile eşyalarını ve kıyafetlerini valizlere doldurmaya başladı. Eşyalar 2 valize ancak sığmıştı. Daha annesinden ve babasından kalan önemli eşyaları almamıştı bile. İlk önce annesinin çalışma odasına girdi. Loş bir ışık yanıyordu. Masanın üstü dağınık kağıtlar ve evraklar ile doluydu. Duvarda asılı olan panoda da aynı şekilde birbirinden karmaşık kağıtlar asılıydı. Kitaplıktaki kitaplar dağılmıştı. Normalde Akın'ın annesi çok titiz ve düzenli bir insandı. Ne olmuştu da her yer böyle dağılmıştı? Annesi üniversitede bir öğretim görevlisiydi. Rüyalar hakkında araştırmalar yapıp, bunları yazdığı kitabında anlatıyordu. En büyük hedefi Lucid Rüya gibi doğaüstü bir olayı tüm dünyaya tanıtmaktı. Lucid rüya sayesinde insanlar gördükleri rüyaların farkında olacaklar ve günlük hayatta isteyip de yapamadıkları şeyleri rüyalar aleminde yapabileceklerdi. Fakat annesinin tüm çalışmaları öldükten sonra yarım kalmıştı. Akın bilime ve kozmetik olaylara çok meraklıydı. Annesinin emeklerinin boşa çıkmasına izin vermeyecekti. Kendi kendine söz verdi. Araştırma yapmaya devam edecek ve annesinin yazdığı yarım kalan kitabı tamamlayıp yayınlayacaktı. Böylece annesinin ismi hep yaşayacaktı...

Eşyalarını toplayan Akın otogara doğru yürümeye başladı. Otobüsün gelmesine az kalmıştı. Kısa bir bekleyiş sonucu gelen otobüse binen Akın, en ön koltuğa oturdu. 12 saatlik uzun bir yolculuk onu bekliyordu. Arkasında birçok anı ve hatıra bırakan Akın, kulaklığını takıp, başını cama yasladı. Annesinin en sevdiği müzik çalıyordu. Bu anlamlı müzik eşliğinde yolu seyreden Akın, derin düşüncelere dalıp gideceği yerde onu bekleyen maceraları hayal etmeye başladı...
Acaba hedeflerinde başarılı olabilecek miydi?
Koca bir metropol yaşantısından sonra kırda yaşamaya uyum gösterebilecekmiydi?
Bunları düşünürken, gözleri kapandı ve uyumaya başladı...

RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin