Sabah başımıza bekçi gibi dikilen canım matematik öğretmenimin! Sesiyle uyanmıştık. " Şu kadının kapatma tuşu yok mu ya?" diye söylenen Ela ile hazırlanmaya başladık. Bugün orman yürüyüşü vardı. Hiç sevmediğim etkinliklerden biri çünkü kim 3-4 saat ormanda boş boş dolaşır ki . " Evet çocuklar herkes burada mı?" dedi matematikçi, kalabalıktan evet nidaları yükseldi.
Herkesin hazır olmasıyla 3 saat sürecek olan yürüyüş başladı. Bir buçuk saat sonra öğretmenler biraz mola vermişti. Bizlere de fazla uzaklaşmamak şartıyla etrafı dolaşmamıza izin vermişlerdi.
Bizde dörtlü olarak dolaşmaya başlamıştık. Biraz derinlere gidince bir şeylerin ters gittiğini anlamıştık. " Arkadaşlar burası biraz fazla tenha değil mi?" diye sordu Ela. Ben de ona katılarak " Ela haklı. Umarım kaybolmamışızdır."
" Bir düşünsenize ormanda kayboluyormuluz. Sonra hayatta kalmaya falan çalışıyormuşuz. Ne macera olurdu ama." diyerek Gökhan yine şom ağzını açmıştı.
" Hmm eğer önümüze vahşi bir hayvan çıkarsa da seni kurban olarak veririz artık. " dedi Toprak.
" Arkadaşlar saçmalamayı keser misiniz? Hem bu yolun neresinden dönücektik?" diye bir soru yöneltti Ela. " Bir dakika burada ki her yer birbirinin aynısı sanki doğru yoldan gittiğimize emin miyiz?" diyince diğerleri tedirgin bir şekilde birbirlerine baktı.
" Ne neden öyle bakıyorsunuz? Nereden dönüceğiz söyleyin de geri dönelim." diyince tekrar hocaların bize verdiği haritaya baktık. Ela " Çok tuhaf burası harita da yok sanki" diyince işler daha da karmaşıklaşmıştı. " Nasıl yok? Daha dikkatli bakalım belki gözden kaçırmışızdır olamaz mı?" dedi. Gökhan bile her zaman ki eğlenen halini bozmuş yerine tedirgin bir ifade vardı yüzünde.
" Yok bildiğin koskoca yer haritada yok. Nasıl olmaz aklım almıyor." dedi Toprak o da panik yapmıştı. " Tamam biraz sakin olalım. Elbet mantıklı bir açıklaması vardır." diyince bu sefer bana döndüler. " Melis haritada gördün işte bildiğin koskoca yer haritada yok." " Tamam biraz daha ilerleyelim . Elbet karşımıza birileri çıkar onlardan yardım isteriz." diyerek onları sakinleştirmeye çalıştım. Ama ben de en az onlar kadar tedirgindim.
Ormanda biraz daha ilerledik ilerledikçe sanki orman bizi daha da içine çekiyordu. Hepimiz çok yorulmuştuk. " Arkadaşlar ben daha fazla dayanamıycam. Daha nereye kadar böyle yürüyeceğiz? Önümüze de kimse çıkmadı zaten." diye söylendi Ela.
Derken birden önümüze tuhaf bir yapı daha çok tapınak gibi bir şey çıktı. " Burası da ne böyle daha önce hiç böyle bir şey gördünüz mü?" Diyerek onlara soru yönelttim. Üçü birden hayır anlamında kafalarını sallayınca. Onlara " Tarih dersinde anlattıkları tapınaklara ne kadar da benziyor." dedim Ela' da bana katılmıştı. " Aynen bunları tarih dersinde görmüştük" diye onaylamıştı. Gökhan anında atıldı." Valla bana bakmayın ben o derste uyumakla meşguldüm." diye hiç şaşırmayacağımız bir cevap vermişti. Toprak' ta " Aaa şu işe bak ben de aynı şekil de Gökhan' a eşlik ediyordum" diyerek ona katılınca yine şaşırmamıştım. Bu ikisinin çok fazla ortak yönü vardı. Her ne kadar anlaşamasalarda.
"Peki içeri girersek ne olur?" dedim " Ne olacak kurda kuşa yem oluruz." diyen Ela' ya göz devirdim. Bazen bu ikisiyle çok fazla zaman geçiriyordu. " Ama gidecek başka yer de yok. İçeri bir girelim. En fazla ne olabilir ki?"dedim
Nereden bilebilirdim ki başımıza gelecekleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 Element 1 Grup
Fantasy4 genç bir tapınakta mahsur kalır ve beklenmedik olaylar çığ gibi büyür, bu gençlerimiz aynı zaman da geçmişten gelen gizemi de çözmek zorundadır...