keyifli okumalar <33
"zeyno, cidden kafam yerinde değildi! yoksa asla seni bırakıp gitmem, biliyorsun beni." duru sabahtan beri kendisini açıklamaya çalışıyordu ama zeyno sinirli ve kırgındı. her ne olursa olsun haber vermeliydi.
"sinanla güzel bir gece geçirdiniz mi bari?" diye sordu zeyno alayla, kantine doğru yürürken. duru da kaküllerini düzeltmeye çalışarak peşinden ilerledi. "öyle bir şey olmadı, takıldık ve evime bıraktı beni. ya vallahi bana haber vermeden eve gittin sandım! yoksa ben seni bırakır mıyım hiç?"
şimdiden affetmişti duru'yu zeyno, ama süründürmekten zarar gelmezdi.
"bir filtre kahve alabilir miyim?" diye mırıldandı kantinciye. kahvesini beklerken parmakları ile ritim tutturdu tezgaha. duru ise alt dudağını büzdü üzüntüyle. "zeyno... yapma böyle."
"buyrun, kahveniz." zeyno parasını ödeyip kahvesini aldığında duru'ya döndü. "şaka bir yana, cidden kırıldım duru."
duru, kollarını arkadaşına sardı bir kez daha düşünmeden. hatalı olduğunun farkındaydı ve böyle bir salaklık yaptığı için küfürler ediyordu kendisine. zeyno gülerek elindeki kahvenin dökülmemesi için havaya kaldırdığında boştaki eliyle sırtını okşadı duru'nun. "tamam, tamam affettim!" duru sevinçle zeyno'nun yanağına bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde boş bir masaya geçtiler. kantin kalabalık değildi ama yeni yeni geliyordu öğrenciler.
büyük kapıdan çağrı ve tayfası girdiğinde kahvesinden bir yudum alarak gözlerini kapıdan çekti. dün gece aklına geldikçe ürperiyordu. nefret ediyordu ondan, içinde öyle saf bir nefret besliyordu ki hiçbir şeyin bunu delip geçmesine izin vermeyecekti. çağrı'nın bile.
"zeyno..." diye seslendi duru. arkadaşına döndü kısa saçlı kız. "hm?"
"çağrı neden sana bu kadar dikkatli bakıyor?"
zeyno kaşlarını çatarak koltukta oturan tayafaya döndüğünde göz göze geldi küpeli çocukla. ateşe değmişçesine irkilip teması kesi aniden. "dün gece..." diye mırıldandı karton bardakla oynarken. "partiden sıkılınca bir odaya kaçıp uyuyakalmıştım ya, anlattım sana." biraz duraksadı çünkü az sonra söyleyeceği şeye duru fazla tepki verecekti, biliyordu. meraklı gözlerle onu dinleyen arkadaşına yaklaştı biraz sesini alçaltarak. "uyuyakaldığım oda, çağrı'nın odasıymış."
duru gözlerini belertip tiz bir ses çıkardı dudaklarından. "ne!" zeyno sıkıntıyla önüne dönüp kahvesini diktiğinde boğazını yakıp geçmişti fakat umursamadı bunu. "nasıl yani? b-ben hiçbir şey anlamadım!"
göz devirdi kumral kız. "ya işte! onun odasında uyandım, bayağı kendi evimmiş gibi yayılmışım bir de yatağa bak aklıma geldikçe utanıyorum." dedi utançla gözlerini kapatarak.
"sonra ben tek başıma gitmek istedim eve, zaten utançtan yerin dibine girmiştim. izin vermedi, motorla bıraktı evime." duru daha çok şaşırdığını belli edercesine sesler çıkardığında zeyno alttan alttan arkadaşını cimciklemek zorunda kalmıştı. bacağının acımasıyla yüzünü buruşturup sustu duru.
"o yüzden böyle bakıyor sana... dalga geçmedi mi hiç, geyiğini yapmadı mı yani bunun?"
kaşlarını kaldırıp cıkladı zeyno. "sorun da o zaten, gözlerimi açtığım an kesin çağrı'nın dilinden kurtulamayacağım diye düşünmüştüm ama o kadar naif davrandı ki... hala çok şaşkınım."
"bu barcelona benim bildiğim barcelona değil!" diye mırıldandı duru kıkırdayarak. zeyno da güldü arkadaşının dediğine.
çağrı ise kantine girdiğinden beri dikkatle zeyno'yu izliyordu. ondan hoşlanmıyordu ama dün gece olanları da her ne kadar silmek istese de silemiyordu kafasından bir türlü.
"ya çağrı!" dedi hazal, çocuğun yanağından tutup kafasını kendisine doğru çevirirken. hazal, çağrı'nın görüş açısına girdiğinde gerçek hayata geri dönmüştü çocuk. "efendim?" diye mırıldandı sakince. "sabahtan beri çok durgunsun, bir şey olmadı değil mi?"
kafasını sağa sola sallayıp hazal'ın ellerinden kurtuldu çağrı. hazal, ege, cemre, berk ve kendisinden oluşan küçük grupları vardı. yakın arkadaşlardı ve okulda onlara imrenen çoktu. her ne kadar arkadaş olsalar da farkındaydı bazı şeylerin çağrı. mesela, hazal ondan hoşlanıyordu; her ne kadar sözle dile getirmese de hareketlerinden anlaşılıyordu bu. hoş, çağrı'nın da egosu tatmin olduğundan çıkarmıyordu sesini.
cemre, iyilik meleğiydi dışarıdan bakılınca ama işin içine girdiğinde ne kadar sinsi birisi olduğu görülüyordu. kendisine zarar gelmediği sürece umursamıyordu bunları çağrı. tek düşündüğü okuldaki popülaritesiydi çünkü.
"bu varoş diye bakıyor sana sabahtan beri?" diye sordu ege alayla, zeyno'yu işaret ederek.
gözlerini kırpıştırdı çağrı sırıtmadan önce. "dün gece odamda uyuyakalmış." dedi düşünmeden. hazal şaşkınlıkla çağrı'ya döndü. "nasıl yani?"
omuz silkti çağrı. "odama girdiğimde uyuyordu, o seste nasıl uyudu onu da bilmiyorum. uyandırdım sonra..."
"dalga geçtin umarım." dedi berk kıkırdayarak. dilini damağında gezdirdi çağrı ve sırıtmasından ödün vermedi. "yerin dibine soktum onu, az daha ağlayacaktı oğlum!"
hazal keyifle kıkırdadı. yalan söylemişti çağrı, çünkü onu evine bıraktığından bahsetseydi arkadaşları kızardı ona haklı olarak. bunca zamandır dalga geçip ezikledikleri kıza böyle davranması zaten tuhafken bir de arkadaşlarının dırdırını çekemezdi.
zil çaldığında kalktı zeyno masadan. duru da arkasından ilerlerken kantinden çıkmak için çağrıların önünden geçmek zorunda kalmışlardı. ege, zeyno'yu fark ettiğinde ayağı kalktı. "zeyno!"
çağrı arkadaşının ne yaptığına anlam veremezken o da ayaklanacaktı ki hazal'ın bacağını tutan eli buna engel olmuştu.
zeyno, ege'nin sesini duymamazlıktan gelmek istese de kantindeki herkes onlara baktığı için duru'ya gitmesini işaret edip sarışın çocuğa döndü. ege, yüzündeki pis sırıtış ile yaklaştı kıza.
"haftaya parti benim evimde, yatak odamın kapıları sana sonuna kadar açık güzellik."
kantinden büyük bir kahkaha koparken zeyno engelleyememişti gözlerinin dolmasını. bakışlarını ege'den çekip arkasında; koltukta oturan çağrı'yla birleştirdiğinde kızın gözlerindeki hayal kırıklılığını hissedebiliyordu çocuk.
yanılmıştı zeyno, dün gece yaşananlar unutulmalı ve eskiye geri dönülmeliydi çünkü belli ki çağrı unutmuştu çoktan ki böylesine dalga geçilebiliyordu kendisiyle. saftı kumral kız, öylesine saftı ki içinde bir umut doğmuştu çağrı için. hoş, onu umursamıyordu bunca zamandır ama belki o kadar da kötü birisi değildir diye düşünmüştü; aklından saniyelik de olsa geçmişti bu ama şimdi pişmandı böyle düşündüğünde. çünkü çağrı kötüydü, gerçek kötüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nefret | zeyçağ.
Fanfictionzeyno ve çağrı birbirlerinden nefret ediyorlardı. [tamamlandı]