"Sana baştan anlatacağım her şeyi. Gel otur hadi şöyle."
Yüzümdeki yaşları sildi. O sildikçe yenileri ekleniyordu yanaklarıma. Koltuğa oturup bacaklarımı karnıma çektim ve yüzümü onların arasına gömdüm.
Onun bu fazlasıyla üzgün ve endişeli aynı zamanda heyecanlı ve nazik halini görmesem daha iyi olurdu.
"Sekiz yıl önce bir otelde iş yemeğindeydim."
Kalbim anlatacağı o kadın için tekledi.
"Lütfen öz güvenini yıkan aşkını anlatacaksan duymak istemiyorum!" Sakin ama temkinliydim.
"Tamam. Sadece... Onu tanıyınca..."
"Bunu bana neden yapıyorsun?" Gözlerimdeki yaşlarla ona baktım.
"Canım acıyor. Anlamıyor musun?""Lütfen, sadece dinle."
Ayağa kalktım. Derin bir nefes alıp bıraktım. Birkaç saniye düşündükten sonra yeniden oturdum. Dirseklerimi dizlerime dayayıp dizimi sallamaya başladım. Bir yandan akan göz yaşlarımı siliyordum.
"Onu görene kadar aşkın ne demek olduğunu bilmiyordum. Nasibindeki eş herkesten farklı görünür insanın gözüne derler. Onu görünce tam da böyle hissettim. Dünyam durdu, her şey bir anda önemsizleşti, yaşamanın anlamı tek o oldu."
O anlattıkça gözlerimi kapatıp sabırla dizlerimi sallamaya devam ediyordum. İşkence gibiydi cümleleri. Her bir nokta kalbime bıçak gibi saplanıp geri çıkıyordu.
"Ama o bana dönüp bakmadı. Bir kere bile. Eğer bana baksaydı ona tüm hayatımı her şeyimle birlikte vermeye hazırdım."
Dizimi durdurup yanağımı okşadı baş parmağıyla. Beni sınıyordu herhalde. Kıskanınca ne derece çirkinleşeceğimi görmek istiyordu.
"Gülüşü senin gibi ömre bedeldi."
"Lütfen..." Acıyla yüzüne baktım. "Daha fazla devam etme." Ayağa kalkıp parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. Anlatmaya devam etti.
"Tıpkı seni en son gördüğümde giydiğin gibi bir elbise giymişti. Kütahya'dan gelmişlerdi. Dans gösterisi için. Heyecanlıydı. Onu izlerken mest olmuştum."
Parmaklarım saçlarımın arasında donup kaldı. Ona şok olmuş gözlerle bakıyordum.
"Ne?"
Ağlayarak gülümsedi. Omuzları titriyordu. Öyle güzel bir aşkla bakıyordu ki gözlerime, sevgisini iliklerime kadar hissetmiştim.
"Sekiz yıl önce Nisan ayında gördüm ilk seni. İlk o zaman kaybettim öz güvenimi." Bakışlarını yerde bir noktaya sabitledi. "Ben, Cesur. Havalı, zengin, ne istediğini bilen bir iş adamı. Nasıl olur da o kız bana bakmaz?" Parlak göz bebekleriyle yeniden bana baktı.
"Şu anki aklım olsa doğrudan masanıza gider, sana görür görmez aşık olduğumu itiraf eder, gönlünü bana vermen için elimden ne gerekiyorsa yapardım. Başka kimsenin gözü kalmadan, tüm her şeyimle senin olurdum. Herkes de senin benim Bade'm olduğunu bilirdi."
Yüzüm gözyaşlarına bulanmıştı. Dünyanın bu kadar küçük olduğunu bilmezdim. O zamanların kendince uçarı kızı Bade; kim olduğunu bilmediği, hiç tanıma fırsatı bulamadığı, bakmadan bile ona bana bakıyor olmasından etkilendiği adamın Cesur çıkacağını bilseydi ona hiç bakmaz mıydı?
"Ama bir not yazmıştın." Sehpanın üzerindeki peçeteye uzandım burnum ve gözyaşlarım için. "Ben o notu gruptan bir kıza verdim. Sonra onu bir adamla koridorda öpüşürken gördüm. Onu sen zannediyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomanceBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...