Giriş

495 34 71
                                    

Karanlık...

Genç adam karanlığın ve dondurucu soğuğun hakim olduğu boş sokakta yürürken titreyen ellerini cebine sıkıştırdı. Ellerinin titremesi üşümesinden değildi. Tedirgindi. Sanki olacaklardan haberdardı, biliyordu. Hissetmişti. Bir haftadır içini kasıp kavuran gerginlikten anlamıştı bugünün geleceğini.

Derin bir nefes aldı ancak aldığı nefes ciğerlerini yaktı. Nefessiz kaldığını hissetti. Öksürdü.

Sokak lambasının altına geldiğinde adımlarını yavaşlattı, hemen başının üstünde yanan lambaya başını kaldırıp gözlerini kısarak baktı. Beyaz ışık titredi, zaten pek de iyi aydınlatmıyordu sokağı.

Bedeni bir anda ağırlaşınca dizlerinin üzerine çöktü. Ruhunu saran tedirginlik arttı. Birinin onu sokağın başından beri izlediğinin de farkındaydı. Kaçmak için uğraşmadı. Yorulmuştu. Dönüp duran bu koşuşturmadan, her gün tedirgin olmaktan çok yorulmuştu.

'Ne için...' dedi o kadar sessiz çıkmıştı ki kelimeleri kendisi bile zor duymuştu. 'Ne için çabaladım bu kadar?'

Aklına sorunun cevabı direkt geldi. Gözleri doldu. Soğuk hava yüzüne bir kez daha çarptı. Aklında bir çift göz belirdi. Mavi gözlerin sahibi için, çabalamıştı bugüne kadar. Gözlerinde bekleyen bir damla yaş yavaşça yanağına indi. 'Keşke bir kez daha sarılsaydım ona...'

Kendi kendini suçlamaya devam ederken yalnızca bir silahın çıkarabileceği, kendinin de çok iyi tanıdığı o metalik ses kulaklarına doldu. Gözlerini kıstı ama arkasına dönmedi. Bir adım daha attı arkasındaki kişi. Titrek dudaklarını birbirine bastırdı.

'Özür dilerim kardeşim,' dedi gözlerini kapatmadan önce, sanki kardeşi onu duyabilirmiş gibi. Silah boş sokakta patladı. Tam göğsüne isabet etti. Yavaşça yere, yüzünün üstüne düştü.

Kaç dakika öyle kaldığından haberi yoktu ancak adım seslerinin kendinden uzaklaştığını duymuştu. Bu sırada başka bir ses duyuldu boş sokakta. Bir haykırış.

"Toprak!" sesin sahibini tanıyordu genç adam. Serkan. 22 yıllık dostuydu Serkan. Babası öldükten sonra sırtını yasladığı, en çok güvendiği adamdı.

Serkan, koşarak yerde yatan bedene ilerledi. Dizlerinin üstüne çöküp, Toprak'ın başını dizlerinin üzerine çekti.

Genç adam son nefesini vermeden önce bu adamla karşılaştığı için son kez mutlu hissetti. 'Buradayım,' dedi Serkan titrek sesiyle. 'Buradasın.'

'Konuşma, yorma kendini hemen yardım çağıracağım,' cebinden telefonunu çıkartıp kulağına götürdüğü sırada Toprak kalan son gücüyle elini tuttu. 'Beni dinle.'

'Tamam kardeşim seni dinlerim ama önce yardım çağırayım,' tekrar telefona sarıldığında genç adam onu bir kez daha durdurdu.

'Zamanım kalmadı sadece dinle lütfen,' dedi Toprak ağzına gelen kanı öksürerek çıkardı. Ilık kan dudağının hemen yan tarafından yavaşça kayıp yanağına süzüldü. Serkan bu haline karşılık başını telaşla salladı.

'Dinliyorum kardeşim dinliyorum,' dedi gözleri dolarken.

'Serkan... Eray daha çok küçük, korumam gerekirdi yapamadım, başaramadım. Onun sahip olduğu tek ailesi bendim. Ne olur...' dedi öksürmeden hemen önce 'Ne olur o sana emanet ona gözün gibi bak kardeşim, benim yapmadığım abiliği sen ona yap...' genç adam kıvrandı, gözleri hafifçe tekrar titreyen beyaz ışığa kaydı. Serkan'ın bağırışları, haykırışlarını artık duymuyordu. Algısı kapanmıştı. Gözünden bir kaç damla son kez yanağına düştü. Çaresizce gülümserken aklında yine sadece Eray'ın mavi gözleri vardı. Son kez gözünün önüne geldi. Bilimci kapanmadan önce babasını gördü. Saçları beyazlamış adam elini genç oğlana uzattı. 'Seni çok özledim baba...'

Toprak, hayatının en güzel çağında gözlerini hayata böyle yummuştu. Geride bıraktıklarından, yaşayamadığı anılardan habersiz göçüp gitmişti bu dünyadan. Şimdi ne sokağı kaplayan polis arabalarının sesinin ne de ambulansın yanıp sönen ışıklarının bir önemi vardı. Çok geçti. Toprak çoktan onu almaya gelen babasının yanına huzurla gitmişti...

Düşman // BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin