Eray...
Sarıya çalan kahverengi saçları, mavi gözleri ile herkesin dikkatini kolayca çeken yakışıklı, 22 yaşında genç bir adamdı. Ağır başlı, sorumluluk sahibi bir genç olmasına rağmen etrafında kendinin aksine daha şımarık, insanlar vardı. Bu durum onun için sorun değildi öyle ki bu tarz insanlar sayesinde üst seviye tahammül özelliğine sahip olduğunu düşünüyordu.
Kendine yeni özellikleri katmayı hatta bir özellik katıyorsa onu tam anlamıyla hayatına uyguluyordu. Tahammül etmek gibi.
Mavi gözlerini karşısında sürekli konuşmakta olan yakın arkadaşlarına dikti. Kendi aralarında espriler yapıp gülüşüyorlardı. Eray derin bir nefes verdi.
Genç adamın içinde kopan fırtınalardan bir haberlerdi. Özelikle bugün onun için oldukça zor bir gündü. Abisinin öldüğü yaşa basmıştı. 22.
Derin bir nefes verdi küçük burnundan. Kafasını dağıtmak için evden çıktığı için pişman hissediyordu. Aksine kafası dağılmamış, arkadaşlarının dediği hiçbir şeye odaklanamamıştı.
"Şşh doğum günü çocuğu?" Emre elini Eray'ın yüzünün önünde sallarken irkildi. Bakışlarını tekrar onlara çevirdi. Bugün kesinlikle dışarı çıktığım için pişmanım, diye düşündü.
"Yine dalıp gittin," dedi Emre, Eray'ın koluna yavaşça yaslanırken. Eray bu temastan rahatsız oldu. Zaten her türlü temastan rahatsız olduğunu bildiği arkadaşı buna gücenmedi.
"Düşünüyordum öyle." Bakışlarını Ali'ye çevirdi. Ali elindeki topu pota atıp karşındaki Selim'e sırıtarak baktı.
"Bugünün senin için ne anlam ifade ettiğini biliyorum," dedi sarışın çocuk Eray'dan çekinerek.
Biliyorsa onu rahat bırakmalıydı. Düşünmeye belki de yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Evet yalnız kalmalıyım, diye düşündü.
"Takılın siz," derken yerden çoktan ceketini almıştı. Emre'nin bir şey demesine izin vermeden adımlarını onlardan aksi yöne çevirip yavaş yavaş uzaklaştı.
Boş sokakta adımlarken, farkında almadan yine o sokağa gelmişti. Belki de farkındaydı ve kendine engel olamamıştı.
"Hey, yakışıklı genç! Sevdiğine bir demet almaz mısın?" Başını çevirip yaşlı, çiçek satan kadına baktı. Donuk bakışlarından çekindi çiçekçi. "Sadece bir tane gül alabilir miyim?"
Kadın donuk bakışlara sahip çocuğun kibar sesini duyunca korkmuş ifadesi yerini tatlı bir gülümsemeye bıraktı.
"Tabii evladım, buyur." Kadın kırmızı gülü Eray'a uzattı. Cüzdanına yelteneceği sırada yaşlı kadın onu durdurdu. "Bu seferlik benden olsun."
"Olur mu öyle şey, lütfen fiyatını söyleyin."
"Olur, olur. Bu gün çok kazanç sağladım zaten bu hediyem olsun." Yaşlı kadın içten bir şekilde gülümsedi. Eray yalnızca başını sallayıp "Teşekkür ederim kolay gelsin," dedi.
Yaşlı kadın çoktan arkada kaldığında dar sokağa girdi. Her zamanki gibi boştu. O zamanda bu kadar boş muydu?
Yavaş adımlarla çoktan bozulmuş sokak lambasının altına ilerledi. Güneş henüz batmadığı için sokak aydınlıktı.
Adımları gittikçe güçsüzleşirken tökezledi. Kalbi sıkıştı. Elleri karıncalandı ve elindeki gül titredi. Derin bir nefes alırken gözleri çoktan dolmuştu.
Bir adım daha attığında, oradaydı işte. Abisinin son kez nefes aldığı yerdeydi.
Dizlerini kırıp, çoktan gücünü yitirmiş bedenini yere bıraktı. Göz yaşları şiddetli bir şekilde yanağına akarken fazla cılız olmayan ama arkadaşlarına göre cılız olan bedeni titredi. Sarsıldı. Hıçkırıkları boş sokakta yankılanırken koluyla burnunu sildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman // BXB
Romance"Düşmanımın düşmanı dostumdur," "Düşmanımın düşmanı hiçbir şeyim değildir."