Kapının önünden gelen korna sesiyle ayrıldım düşüncelerimden. Ekin gelmişti büyük ihtimalle. Son kez aynadaki yansımama baktım ve toz pembe ceketimi de alarak evin kapısını arkamdan kilitledim ve merdivenlere yöneldim.
Bugün üniversitedeki ilk günüm. Ekin beni her yıl olduğu gibi okula bırakma konusunda ısrar ettiği için sonunda kıramadım ve bu yıl da Ekin'in bir nevi 'şoför'um olmasına izin verdim . Ekin dediğim ise yıllardır ağladığımda yanımda duran sayılı insanlardan biri. Ekin ile aynı üniversitede olmadığımı duyunca biraz üzülsem de onun mimarlık okumasına sevinmediğimi de söyleyemeyeceğim. Ben mi ? Ben ise hukuk okuyorum. Küçükken her zaman aynanın karşısına geçip konuşurdum. Annemler her zaman bana destek olmuşlardı ve kararlarıma saygı duymuşlardı...
Fakat geçen yıl onları bir trafik kazasında kaybettim . Babam kaza anında hayatını kaybetti fakat annem kazadan birkaç kırık ve hasarla ayrılmasına rağmen arabayı onun sürmesi ve babamın ölmesini kendi suçuymuş gibi düşünmesi yüzünden bir süre sonra vicdanı ve psikolojisi yaşamasına izin vermedi . O sıralar yaşadığım acının tarifi yoktu. Sanki içime bir sürü kurşun giriyor fakat çıkmıyor gibi hissediyordum . Bu durum her yaş grubu için zor olsa da ailesinden hala kopamamış, küçük bir çocuk gibi hisseden 18 yaşındaki bir genç kız için çok çok daha zordu benim gözümde . İşte o zamanlar arkadaşlık bağımız gelişti Ekin ile . Daha önceden de tanışıyorduk ama o zamanlarda ailem olmuştu benim için . Sırf kendimi yalnız hissetmeyeyim diye kendi ailesini paylaşmıştı benimle . Sude adında benden iki yaş küçük bir kız kardeşi vardı . Annesi Berna hanım ve babası Gökhan beyin de işleri benim ailemin ölmeden önce olduğu gibi oldukça iyiydi . Zaten biz ve Ekinler Ankara'daki en zengin aileler arasındaydık . Bu yüzden ailem ölünce her ne kadar manevi açıdan bir çöküş yaşasam da maddi açıdan sıkıntı çekmedim .
Ben bunları düşünürken merdivenleri oldukça yavaş iniyor olmalıymışım ki yine beni düşüncelerimden ayıran kulağıma biraz daha sitem eder gibi çıkan korna sesi oldu. Hızımı biraz daha artırıp merdivenlerin sonuna geldim. Zaten orta düzeyde bir apartmanın 4. katında oturuyorum . Dayım ve ailemin geri kalanı her ne kadar eskiden ailemle yaşadığım 3 katlı müstakil göle bakan evde yaşamam konusunda ısrarcı olsa da o evin bana anıları hatırlattığını ve duvarların üstüme gelip beni sıkıştırmaya çalıştığını anlattığımda her ne kadar hala huzursuz olsalar da kabul ettiler.
Apartmandan çıktıktan sonra Ekin'in yeni aldığını düşündüğüm arabasına ilerledim. Öyle zengin şımarık erkek çocuklarından sanmayın onu . Ailesinin parasını pek fazla çarçur etmez fakat parayla ilgili en büyük tutkusu arabalarıdır . Büyük bir araba koleksiyonu var . Ve görünüşe göre bu koleksiyona bugün yeni bir araba daha eklenmiş. Arabaya bindiğimde duyduğum huzur verici ses dışardaki sonbahar rüzgarlarının soğuğunu inkar ederek bana sıcak verdi : " Günaydın fıstık". Yüzündeki gülümsemesi bu havada pek uygun olmasa da giydiğim toz pembe dizimin bir buçuk karış üstünde bir şortu ve altına giydiğim dizime kadar gelen beyaz çoraplarımı görünce soldu. Ben ne olduğunu anlamayan bakışlarımı ona gönderirken o üstündeki içine beyaz sade tişört giydiği kareli kırmızının tonlarındaki gömleğini çıkarıp bana verdi ve "Şunu beline sar" dedi . Ben hala ne olduğunu anlamamıştım. Sonradan 'Şunu giy beni katil yapma' bakışlarıyla gözleri bana anlattı. Bunun üzerine gözlerimi devirdim fakat ayrı kalacağımız üniversite yılının ilk gününde tartışmayalım diye aldım ve hızlıca şortumu yarı yarıya kapatacak bir şekilde sardım.
Çok uzun sürmeyen 10 dakikalık bir yoldan sonra beni üniversitemin okuyacağım bölümüne bırakıp kendi üniversitesine doğru yol aldı.
Açıkcası arkadaş edinme konusunda mükemmel olmasam da kötü de değildim.
Üniversiteden içeri adımımı attığımda ilk aklıma gelen bu okulda bir kez bile olsa kaybolma tehlikesi geçireceğimdi. Üniversitenin kantini zaten büyüktü bir de üstüne dışarda da bulunan mini kantin eklenince iyice büyük gözükmüştü. Sabah kahvaltı etmediğim için kantinde edecektim. Tostumu ve çayımı alıp masaya oturdum. Ve masaya oturmamla yanımdaki sandalyenin de çekilip birinin o sandalyeye oturması bir oldu. Yan tarafıma baktığımda beline kadar uzanan saçlarının boya olduğu çok belli olmasına rağmen çok güzel yeşil gözlü bir kız gördüm. İnce sesi '' Merhaba ben Derin '' dedi . Ben daha ne olduğunu anlayamadan yanımıza bir çocuk geldi. Tatlılığı yakışıklılığını örtse de çok harika bir fiziği ve yüzü vardı. O da oturduğu anda ''Ben Umut.'' dedi. Ondan sonra biri oturmadığı için ikisini de yanıtlayacak bir şekilde '' Ben de İzem .'' dedim. Umut ve Derin çok neşeli ve sempatik insanlara benziyorlardı. Kısa bir sohbetten sonra okulun ilk gününde bütün derslere girmeye karar verdiğimiz için kalktık . Umut ile benim dersimiz aynıydı. Fakat kalktığım an üniversitenin kapısından giren kişi ile birlikte yutkunup geri oturdum. Ya da elim ayağım kesildiği için oturmak zorunda kaldım da denebilir ...
Nasıl bir bölümdü bilmiyorum fakat bu hikayem sürdürebileceğim ilk hikayem . Bu yüzden desteklerinizi bekliyorum ... Ha bir de kapak tasarımında kötüyüm de ileriki bölümlerde yardım edebilecek olursa mesaj atabilirse çoook sevinirim.