Kaybolmuştum. Nereye gittiğimi ne yaptığımı bilemeyecek kadar kaybolmuştum. Düşüncelerimin ağırlığı altında ezilirken, sendeledim. Gözlerim hemen yanımdaki banka kaydı. Hızlı adımlarla banka ilerleyip oturdum.
Ellerim refleks üzerine telefonuma gitti. Kaya holding tam karşımdaydı. Aldığım nefes ciğerlerimi yaktı. Abimin katilleri burada, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyordu. Çenem gerilirken çalan telefon dikkatimi dağıttı.
Ekranda 'Selim' ismini görünce açıp kulağıma götürdüm. "Kardeşim neredesin Allah aşkına? Kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyorum. "
"Ne oldu?" sesimi ben bile duymamıştım belki de ancak telefonun ucundaki Selim duymuştu.
"Mevzu var, Emre'yi fena pataklamışlar. Gel de sıçalım ağızlarına."
Birkaç saat önce Emre'nin yanındaydım. Herhangi bir sorun çıkacakmış gibi durmuyordu ancak anladığım kadarıyla babasının yüzüne peşinden ayrılmayan tefeciler yine Emre'yi bir köşede sıkıştırmışlardı.
"Bir işim var, onu halledip gelirim bensiz hareket etmeyin, " dedim terlemiş avuç içlerimi dizlerime silerek. Selim onaylayan birkaç ses çıkardıktan sonra telefonu kapattı.
Ayağa kalktım. Belimde, tenime değen soğuk metalin farkındalığı gözlerimi kısmama sebep oldu. Abimden kalan siyahı yanıma almıştım. Zaten hiç yanımdan ayırmazdım.
Yoldan geçen arabaları kontrol edip karşıya geçtim. Büyük şirket binasının kapısından geçeceğim sırada güvenlik beni durdurdu. "Beyefendi, üstünüzü taramamız gerek lütfen tarayıcıdan geçin."
Aptaldım, koca şirkete elimi kolumu sallayarak girebileceğimi düşünecek kadar aptaldım. Hayır, plansızdım. Aptallık değildi. Donuk bakışlarımı güvenliğe çevirdiğimde bir sorun olduğunu anlamış olacak ki eli beline gitti.
"Beyefendi, lütfen tarayıcıdan geçin," cümlesini tekrarlanması sinirlerimi iyice gererken derin bir nefes verdim. Sakin olmalıydım, adamın bir suçu yoktu. İşini yapıyordu. Masum birine zarar verecek değildim.
"Taner beyin yakınıyım, tabii ki boş değilim," dediğimde boştan kastımın ne olduğunu anlamıştı. Yutkundu. Ne kadar isimlerini temize çıkarmaya çalışsalar da burası her zaman bir mafya çetesinin şirketi olarak bilinecekti. Başını hızlıca salladı ve tarayıcının yanındaki turnikeyi açtı.
İçeri girip güvenliğe kolay gelsin dedikten sonra yanından ayrıldım. Yol boyunca şirket haberlerini dinlemiş, kim olduklarını öğrenmek amacıyla araştırma yapmıştım.
Taner Kaya. Şirketin üçüncü varisi, Abdullah Kaya'nın ikinci oğlu. Uyuşturucu bağımlısı, zampara orospu çocuğunun teki. İki yıl önce adı hayat işçiliği yapan bir kadını öldürmekten lekelenmiş piçin biri.
Resepsiyonu es geçip asansöre ilerledim. Oda numarasına kadar Cenk sayesinde bulmuştum. Cenk, Selim, Emre ve Ali yakın arkadaşlarımdı. Cenk'in bilgisayarlarla arası iyiydi. İstediği her bilgiye ulaşmak yalnızca on belki de on beş dakikasını alırdı.
Odasının bulunduğu kata gelince, asansörden inip gergin, adımlarla odasının önüne ilerledim. Sekreter olduğunu düşündüğüm kadın gözlerini sorarcasına yüzüme dikti.
"Buyurun Efendim, ne için gelmiştiniz?" dedi. Sarı saçlarını geriye itip gülümsediği sırada gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Belimdeki silahı çıkartıp yüzüne doğru tuttuğumda gözleri irice açıldı.
"Kalk ayağa." dediğimi ikiletmeden ayağa kalkmış ellerini havaya kaldırmıştı. Silahla önüme gelmesi için bir işaret yaptım. Hızlıca önüme gelirken titreyen ellerine baktım. Zarar verecek değildim ancak güvenliğe haber vermesini istemiyordum. Taner Kaya'nın ağzına sıçıp teslim olacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman // BXB
Romance"Düşmanımın düşmanı dostumdur," "Düşmanımın düşmanı hiçbir şeyim değildir."