Düşmanımın Düşmanı Hiçbir Şeyim Değildir

94 18 44
                                    

Medya: Akın

***

Gözlerimi sıkıca kapatıp bacağımdaki acıyı yok saymaya çalıştım. İçinde bulunduğum duruma küfürler ederken. Kapı serçe çalınmaya başladı. Çatık kaşlarını yüzüme çevirip, işaret parmağını dudaklarına bastırdı ve susmam için bir hareket yaptı. Hafifçe başımı salladım.

"İçeri de kimse yok, diğer sokağa bakalım. Mustaf'nın cesedini de diğerlerine söyle alsınlar. Patron ağzımıza sıçacak zaten bir de insanları rahatsız edip mahalleyi ayağa kaldırmayalım, polislik olursak patron bu kez siker bizi," dedi adamlardan biri. Birkaç hareketlilikten sonra gittiklerinde emin olmuştum. Duvara sürtünerek doğruldum.

Topallayarak kapıya doğru ilerlerken acıyı yok saymaya devam ettim. "Bu halde yakalanırsın."

Söylediklerini dinlemeden kapıyı açmak için hamle yaptığımda kolumu tuttu. Kaşlarımı çatıp elinin altındaki kolumu hızlıca çektim. "Hep bu kadar aptal mıydın sonradan mı yüklendi bu özellik sana?"

"Doğru konuş," dedim dişlerimin arasından. Kaşlarını alayla havaya kaldırdı. "Yarana bakalım, sabah gidersin."

Gözlerimi devirdim. Neden bana yardım ediyordu bilmiyordum, yardım mı ediyordu onu bile bilmiyordum. Her an adamlar içeri dalabilirdi. Tuzak olmadığını nereden bilebilirdim?

"Sana neden güveneyim? Birazdan içeri adamların doluşmayacağının garantisini verebilir misin bana?" sonuçta o gün o odada o da vardı. Taner'le bir yakınlığı olduğu kesindi.

Alaylı bir şekilde tebessüm edip bir adım geri çekildi ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Güvenemezsin ve hiçbir şeyin garantisini veremem. Gerek yok."

İfadesiz bakışlarımı yüzünde gezdirip, sızlayan bacağıma çevirdim gözlerimi. Zerre kadar güvenmesem de haklıydı. İki adım bile atmadan yakalanırdım. Sıkıntılı bir nefes verip kalktığım duvar dibine tekrar oturdum. Yaralı bacağımı uzatıp diğerini topladım. Sağ kolumu dizine yaslayıp titremekte olan telefonumu çıkarttım. Emre.

"Neredesin, iyi misin?" dedi telaşla.

"İyiyim, saklanacak bir yer buldum sabah döneceğim, siz neredesiniz diğeri iyi mi?"

"İyiyiz, hepimiz senin evde toplandık. Gelip alalım mı seni? Adres at bana."

"Adamlar hala buralarda, gelmeyin. Zaten adreside bilmiyorum. Sabah olunca döneceğim. Merak etmeyin."

Emre telefonun ucundan onaylayan homurtular çıkarttı. Israr etsede fikrimi değiştiremeyeceğini bildiği için telefonu kapattı.

Bakışlarım koltuğa oturmuş beni izleyen adama kaydı." Yardım teklifi blörftü sanırım, " dedim yaralı bacağımı işaret ederek.

Hafifçe gülümsedi ve ayağa kalkıp raflara ilerledi. Bu sırada içinde bulunduğum mekana kısaca göz gezdirdim. Haddinden fazla masa ve sandalye vardı. Hemen karşımda bir bar vardı onun önünde sonradan koyulmuş gibi duran bir yatak ve dolap vardı.

"Eskiden eğlence mekanı falan mıydı burası?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Adam elindeki ilk yardım kutusuyla yanıma yaklaşırken başını hafifçe salladı. "Ne oldu ki buraya?"

"Bakıyorum da dilin açıldı. Muhabbet mi edeceksin böyle?"

"Acıyı düşünmemek için konuşuyorum muhabbet etmek gibi bir derdim yok," söylediğim son cümlelerdi. Ağzımı açmaya niyetim yoktu artık.

Yırtmış olduğum pantolon parçasını yaramdan kaldırıp, bir sıvı döktü. Bu işten anladığı tedbirli hareketlerinden belliydi. Kutudan çıkarttığı iğneyi bacağıma enjekte edip yerine koydu. Bir kaç dakika sonra bacağımdaki ağrı hafiflemişti. Bacağıma giren kurşun hala içerideydi, çıkarmak için kutudan bir şeyler aldı ve kurşunu bulmak için bacağıma girdirdi. Yüzümü buruşturmuştum ancak ağrıdığı için değildi görüntü fazla mide bulandırıcıydı.

Düşman // BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin