Yirmi Dört

541 43 86
                                    

Ölümün huzur verici bir yanı vardı.

Diğer bedene bağlı olan iplik bir anda kesilince zihnim berraklaşmaya başlamıştı.

Görüşüm netleşmiş, kalbim göğüs kafesimi zorlamayı bırakmıştı.

Henry'nin her zamankinden daha da kireç beyazına bürünmüş yüzünü incelerken hislerimin de yitip gittiğini fark ettim.

Koyu sis içime dolmaya başlamıştı.

Vex'e baktım. Yüzündeki alaycı sırıtış bir an bile solmamıştı.

Dışarıda gök gürüldüyordu.

"Onu öldürdün." dedim ifadesizce.

Vex ellerini iki yana açtı. "Olmuşla ölmüşe çare yok."

Ruhsuz bir gülümseme dudaklarımda belirip kayboldu.

"Seni öldüreceğim." dedim sakince. Sesim boş odada yankılanmıştı. Vex dediğimi anlamıyormuşçasına kaşlarını kaldırdı.

"En fazla kalbimi kırmayı deneyebilirsin." dedi elindeki kumandayı sallayarak. "İplerin kimin elinde olduğunu unuttun herhalde."

İpler çoktan kopmuştu.

Gülümsedim.

Tek bir akımla onu duvara yapıştırdığımda yüzündeki o sinir bozucu küçümseme kaybolmuştu. Gözleri nefes alamadığından pörtlemiş, elleri boğazına sarılı olan akımlara gitmişti ama nafile. Elindeki kumandaya basmaya çalıştığını anladığımda bir baş hareketiyle onu yere savurdum. Kumanda pencereyi patlatarak dışarı uçarken Vex korkudan titriyordu.

"Yanlış yoldasın." dedi titrek bir sesle.

Yanlış yoldan söz eden adam küçücük çocukların hayatlarını elinden alıyor, kendi öz kızını işkencelerle dolu bir hapishaneye mahkum ediyordu.

Boğazını daha da sıktım. İçimdeki nefret öylesine büyümüştü ki her zerremden dolup taşıyordu. "Seni öldüreceğim," diye tekrarladım.

Öksürmeye başlamıştı, panik her yanını sarıyordu şimdi.

Tıpkı az önce benim olduğum gibi.

Kafasını duvara çarpıp yeniden havada sallandırdım.

"Kızım," dedi öksürerek. "Kendine gel!"

Bir kez daha çarptım.

"Dur!" Sesi yalvarır gibiydi. Hoşuma gitmişti.

Bir kez daha. Her yeri kanla kaplanmıştı şimdi. Kana karşılık kan.

"Anneni merak etmiyor musun?" diye haykırdı.

Bir an duraksadım. Beklememden cesaret almış gibi hızla, "Onu sürgün ettirdim," dedi, zar zor nefes alıyordu. "Her zaman seni korumuştu." Cevap vermediğimi görünce, "Sana onu bulurum, yeter ki beni bırak."

Annem.

Akımı serbest bırakıp bir metre yükseklikten Vex'i yere bıraktım. Acıyla inlese de yaşadığına sevinmiş gibiydi. Gözlerinin telaşla bir şeyler aradığını fark edince kanım kaynamaya başladı. Yedek kumandasını arıyor olmalıydı.

Başımı iki yana salladım. "Büyük acemilik."

Bir saniye sonra ölüydü.

Babamı öldürmüştüm.

Gözlerimi makineye bağlı Henry'e çevirdim. Kumandanın patlamasıyla yok olan mor ışıklar gitmişti.

Henry bez bebek gibi öylece asılı kalmıştı. Böylesine yalnız ve kimsesiz durması canımı yaktı. Bana yalan söylemiş olabilirdi ama acı çekerek ölmeyi hak etmemişti.

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin