Merhaba Canımın En İçi. Saat gecenin üçü ve ben sana yazıyorum. Özlüyorum, özlüyorum ve özlüyorum. Bugün tam 121. gün. Günler hızlı geçiyor değil mi? Aslında hızlı falan geçmiyor günler yani benim için. Gittiğinde ilk günler hissetmedim ne ağlayabildim ne de gülebildim. Aslında çok ağladım içimden ama dışa vuramadım. Boğazım sızladı ama ağlayamadım. Sonra bir gün her şey okulda dank etti. İçim sökülene kadar ağladım. Ağladıkça kustum, kustukça ağladım. Sonra hep ağladım. Okula gitmedim, çok az yemek yedim, insanlarla iletişime geçmedim, ağladım, geriye kalan zamanımda da uyudum. Ruh gibiydim hep, düzelemedim. Hayatına birinin girdiğini öğrendiğimde öfkeden bayılacak dereceye geldim. İlk anda elime ne geçiyorsa fırlattım, küfürler ettim, bağırdım. Sonra hıçkıra hıçkıra ağladım, düşürdüğüm bardağın üzerine düştüm ağlarken her yanım kan oldu. Ama acısını hissetmedim, kalbim o kadar çok acıdı ki kanayan yerlerimin acısını hissetmedim. Artık ruhsallaşmıştım. Tabi sizi beraber sokağın ortasında gördüm. Seni aradığım sokaklarda sizi buldum ulan ben! Kalbim sızladı, gözlerim doldu, boğazımda sökülürcesine bir acı birikti ama sesimi çıkartmadım. Unuttum dedim, bitti dedim, vazgeçtim dedim, umudumu söndürdüm dedim, dedim de dedim ulan ama hiç bir şey değişmedi. Benim için olmayan gülümsemelerine gülümsedim ben. Bir de kendimi kandırmaya çalıştım.Salaklığımdı lan benim. Her gece ağladım ben. Hep hayal ettim gelip bana sarılmanı ama olmadı. Sevdim ulan ben sevdim! Şu saçma sapan dünyada sadece seni sevebildim ben. Sadece seni. Birde gelsen yine hiçbir şey olmamış gibi sarılırım ulan. Beni bu kadar çaresiz bırakmaya gönlün elvermemiş gibi sarılırım sana.