7.Bölüm✌

370 26 5
                                    

Arkadaşlar hikayem hakkında yorum yaparsanız çok sevinirim. Nerelerde hata yaptığımi da hiç çekinmeden söyliyebilirsiniz.vote vermekten çekinmeyin :) iyi okumalar.

"Hmm... Ateş bak ben bunlara hazır değilim. Sonnunda neler olcağıni bilmiyorum Çok üzgünüm..."
Ateş ellerini kolumdan çekti. Coşkulu hali kendini hayal kırıklığına bıraktı. Yalvaran gözlerle "hadi ama Azrmelk yapma yardımına ihtiyacımız var, daha da önemlisi senin kişiliğini bulman gerek verilen süre bittiğinde sen daha kişiliģine ulaşamassan..." lafını yarıda kesti. Daha sonra "Bak sana şuan bu detayları bile anlatmamam gerekiyordu. Sadece şunu bilmen bilmen gerek sen beyaz mısın yoksa siyah mı? Bunuda zaman gösterecek." Kafam karışmıştı. Tek anladığım bu sonu görülmeyen yolda yürümek zorunda olduğumdu. "Peki tamam. Şu yemin zırvalığını yerine getiricem." Ateş'in gözleri sevinçle doldu. Büyük bir mutlulukla bana sımsıkı sarıldı. O sarılırken kendimden geçmiştim. Onunla geçirdiğim her saat, her dakika, her salise beni ona bağlamaya yetiyordu. Ateşle sadece birkaç gündür tanışıyordum ama onunla geçirdiğim şu birkaç gün bile beni değişik bir hisse sürüklemeye yetmişti.
Yüzüm lanet utangaçlığımı kızararak belli etmişti. Bir birimizden ayrıldığımızda Ateş'in bıyık altı gülüşü utançtan yerin dibine girme isteğimi arttırmıştı. Ateş"Hadi buraya gel. " diyerek beni siyah güllerle kaplı aynanın yanına getirdi. Ayna tavandan yere kadar uzanıyordu. Ateş elimi aynayla birleştirmemi istedi. Elimi aynayla birleştirdikten sonra Ateş'te elini elimin üzerine koyarak anlıyamadığım garip kelimeleri melodik bir sesle tekrarlıyordu. Banada aynısını yani onun melodik sesle söylediği kelimeleri söylememi istedi. Kelimler şöyleydi :

Hompus natşey vi kelem
Hayis vi zayeb
Külütök eli kiyili
Rib adara zamalo
Mineb niçi ne urğod
Irarak miğecerev
Hompus yemini olsun ki

Bu kelimeler birer cümle oluşturuyordu. Aralarında tek anladığım cümle " Hompus yemini olsun ki. " cümlesiydi. Kelimeleri zar zor da olsa telaffuz edip söyleyebilmiştim. Kelimeleri üç defa daha tekrarladıktan sonra aynanın şiddetli şekilde parçalara ayrılması ile ateşte ben de odanın bir ucuna fırlamıştık. camdan odanın dışını devasa büyüklükteki bitkiler sardı. odanın zemini koca bir kirpi gibi dikenlerini çıkarmıştı. Ateş tavanın dört bir kenarına sihirli bir şekilde halat atarak karmaşık bir şekilde halatları birbirine geçirdi. Yer zeminle tavan arasında örümcek ağına benzeyen halatlara ulaşmak için kancalı bir ipi ağa taktık ve hızlıca tırmandık. olaylar saliseler içinde gerçekleşmişti. Bizim bu kafes gibi odadan çıkmamız gerekirken şimdi kapana kısılmış bir şekilde saçmasapan ağın üstünde oturuyorduk. Ah gerçekten çok saçmaydı. Bu oda, bu parçalara ayrılmış ayna, bu devasa bitkiler ve zemini kaplayan çiviler. En saçmasıda yerle tavan arasında aslı ağda çaresizce kurtarılmayı beklemek. Kısacası BERBAT.
"Gerçekten çok güzel. Hani yemini edince buradan çıkabilecektik. Ama onun yerine buraa tıkılıp kaldık." Öfkemden delirecektim. Hiç beklemediğim bir bağırışla yerimden hopladım. "Biraz olsun çeneni kapatamaz mısın? Evet yemin edilince serbest kalmamız gerekiyordu. Bir şeyler ters gitti ve senin deyişinle burada tıkılıp kaldık. Neler yapabileceğimizi düşünmek yerine suçlu aramak daha kolay geliyor dimi?" Bu... bu sözler gerçekten çok ağırdı. Ha ama hata bende iki gümdür tanıdığım insana güvenirsem böyle olurdu tabii. En kötüsüde neredeyse bu öküzden hoşlanmaya başlamış olmamdı. Neyse başlamadan bitti dedikleri bu olsa gerek. Kancayla birleşik olan ip, halattan inip çıkmamızı sağlamak için bir kenarda duruyordu. Çıkmak tamam da nereye iniyoruz? Her yerde "bubi"tuzağına benzer tuzaklar vardı. Bunları göze alarak ipe yaklaştım tam ipten aşağıya doğru inme girişiminde bulunmuştum ki "Nereye gitmeyi düşünüyorsun? Seninde bildiğin gibi buradan çıkamıyoruz. Tabii bunun sebebide benmişim, o da ayrı bir konu." İğneliyici sözler beni durdurmaya yetti. "Madem buradan çıkamıyoruz bende seninle aynı yerde durmak istemediğimden aşağıya ineceğim." Bir kahkaha "Saçmalamayı kes."aşağıyı göstererek "ama eğer çivilerin üstünde oturma yeteneğin varsa buyur git."dedi. İçim içim söylediklerine hak veriyordum. Doğru bu kirpinin dikenlerinde oturma yeteneğim varsa aşağıya inebilirdim ancak. Keşke geçen sene okula getirilen çiviye yatan adamı izleme şansım olsaydı. Izleyenler adamın çivinin üstünde ağırlığını nasıl eşit şekilde yayılması gerektiğini, oturmak ve yatmak için taktikler verdiğini söylemişlerdi. Ama bu zemindeki çiviler olağandışı keskindi. üstüne otursan çivi bedeninin içinden jet hızıyla geçer ve seni iki yarım insan şekline sokardı. Ateş'e cevap vermeye tenezzül etmeden ipten aşağıya doğru kaydım. Eğer dengemi sağlayabilirsem ipi sağa sola sallayıp cam duvarın oyuntulu çukuruna girebilirdim. En azından öyle düşünüyordum. Ağırlığımı sağ noktaya vererek iple o yönde sallanmaya başladım. Oyuntuya çok yakın bir mesafe vardı. Atlasam çukura girebilirdim. Ve evet. Biraz daha yakın. Hmm... tamam şimdi... hoop! atladım. Hayırr!

AZRMELKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin