bombayı atmış

340 37 24
                                        

ben olmusum biriniz de der heehoona bolum niye atmiyon

<<<>>>

"ben cevaplayayım, sormadı..." mayışmış sesiyle konuşan jay ile jungwon kafasını eğmişti.

bakışlarım ikisinin arasında gezerken aklımdaki tek şey araları bugün düzelmeliydi.

"bana güvenmiyorsun. benim neden böyle olduğunu sormamam mı sana koydu?"

"ne demek güvenmiyorum ya?"

"basbaya? o benim kuzenimdi ya. şu an senin ve ilişkimiz hakkında ne düşündüğünün farkında mısın?"

"yıllardır tanışıyoruz ve bir kere bile görmediğim kuzeninin düşüncesi gram umrumda değil. tabii sen tokat atana kadar"

"bak onun için gerçekten özür dilerim hala bu yüzden pişmanlık duyuyorum ama senin gözün o an bir şey görmüyordu"

"çünkü annenle kavga ettik!"

"ne?"

"mısır mı getirseydik acaba" heeseung kulağıma yaklaşıp fısıldadığında ben de kafamı sallayarak onaylamıştım.

"akardı"

tabii o sırada sınıfa birkaç kişi daha gelmiş ardından zilin çalmasıyla hoca ve tüm sınıf toplanmıştı.

jay önüne dönmüş hala bir şey anlatmamışken jungwon o kadar çok jay'e dönüyordu ki benim dikkatim dağılmaya başlamıştı.

"jungwon?" jimin hocanın ona seslenmesi sıçtığımızın göstergesiydi.

"efendim jimin hocam"

"istersen anlattıklarımı sen ve jay gösterin?"

ben ikisine gülerken şaşkın olsalar da ayağa kalkmışlardı.

ikisi beraber güçlü bir hortum oluşturduğunda jimin hoca durdurmamız için bizim gelmemizi istedi.

hepimiz ders boyu eğlenmiş hatta jimin hocanın anlattıklarını uygulamayı bitirdikten sonra ders sonuna kadar dedikodu yapmıştık.

••••

"dedim ben sana biz beraber daha güçlüyüz diye" jay heyecanlı heyecanlı konuşurken jungwon da gamzelerini çıkararak gülümsedi.

dersimiz ateş olduğu için araları düzelmiş olan ikiliden ayrılmıştık.

"bir dersin ikisinin arasını düzelteceğini hiç beklemezdim"

"gerçekten jimin hoca çok ayrı"

"o olmasa tüm gün peşlerinden gezerdim barışmaları için"

"jimin hocam... harikasınız" sanki jimin hoca karşımızdaymış gibi konuştuğunda ben de kıkırdamıştım.

jake yanımıza gelip selam verdiğinde çok mutlu duruyordu.

"ne bu havalara uçar halin" heeseung şaşırırcasına sorduğunda "mutlu olmak da suç olmuş canım" diyince kıkırdamıştım.

"salak laf sokacağına anlat artık"

"birileri benimle konuşmayı azalttığında ben de sevgili yapmış olabilirim" diyerek bombayı atmış sınıfa doğru koşturmuştu.

heeseung arkasından koşturmuş en sonunda yakaladığında yavaş yavaş ve konuşarak sınıfa beraber girdiklerinde ben de arkalarından sınıfa girmiştim.

ikili beni fark etmeyip yan yana oturduklarında sınıfta kimin yanı boş diye göz gezdirmiştim.

uyuyan hyejin'i görünce yüzümü buruşturmuş bir tane sıranın boş olduğunu görmüştüm.

sıraya gittiğimde bir tane çanta olsa da omuz silkip oraya oturmuştum.

'heeseung sıkılıyorum' kafasını bana çevirdiğinde dudaklarını büzmüştüm.

'büzme o dudaklarını gel yanımıza'

'bilmiyorum yakın olmadığım için rahat değilim'

'sen demiyor musun benim daha çok kişiyle iletişim kurmam gerektiğini? bu sende de geçerli'

kafamı sallayıp yanlarına gittiğimde heeseung belime sarılmış kafasını da karnıma doğru yaslamıştı.

"işte konuşurken birden konusu açıldı ve wooseung değil ben ettim çıkma teklifini. bekle bekle nereye kadar"

"ne? bildiğim wooseung hyung mu?"

"evet bebeğim bu benim eniştem oluyormuş" heeseung'un dalga geçerek söylediği ile jake'i tebrik etmiştim.

"of gerçekten çok sakin bir abin var. yanında enerji bakanı gibi kalıyorum"

"işte bizim ilişkimiz" diyerek beni ve heeseung'u göstermiştim.

"wooyoung araya karışmış"

"evet babamlar onu evlatlık aldı zaten" dediği sıra zil çalmıştı.

sınıfa öğretmen geldi sandığım için heeseung'dan ayrılıp yerime oturduğumda gelenlerin riki ile sunoo olduğunu fark etmiştim.

sunoo her şeyden habersiz beni görünce gülümseyerek el sallamıştı.

"oh sunghoon ile mi oturuyorsunuz sevgilim?"

"aslında yer yok diye geçtim sunooo~" zor da olsa gülümseyerek konuştuğumda kafasını sallayıp riki'nin ona verdiği kitabı almıştı.

"bu kitabımla sizin ateş 1 kitabınız aynı renk diye karıştırıyoruz ve bu üçüncü oldu"

"artık şu kitabı fosforlu pembeye boyayacağım ya. su kitabı neden turuncu olur ki?"

"of riki git kendininkini boya"

iki salak birbiriyle tartışırken sınıfa jungkook hoca girmişti.

"neyse ben gidiyorum görüşürüz sevgilim görüşürüz sunghoon" ikimize el salladığında sınıftan çıkarken arkasından bakmıştım.

günlerdir kendimden çok onu düşünüyordum.

acaba park seohoon'un oğlu olduğumu bilse üzülür müydü? beni sevdiği için bir süre sonra kabullenir diye düşünüyordum çünkü benim bu konuda tek mutlu olduğum şey belgede de olsa en azından kardeş çıkmıştık.

ama onun ailesi bir nevi ben annem ve seohoon yüzünden ölmüştü.

aklına getirip üzer miydim onu detaylıca düşünmem gerekiyordu. ki bunu fazlasıyla yapıyordum artık beynim patlayacaktı.

academy of elements, heehoon✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin