yirmi bir

261 43 103
                                    

"Sana ulaşmak için neden dünü bekledi? Bunu çok daha erken yapması gerekiyordu."
Haruto öfkeli tavrını gizlemeden kendini odamdaki koltuğa attı. Yüz ifadeleri hislerini gözler önüne sererken omuzları çökmüş, bitkin bir haldeydi.

Dün akşam Jihoon gelmiş ve herkese her şeyi anlatmıştı. Tam bir kıyamet akşamı atlatmıştım. Özellikle Jaehyuk'un başından beri sürdürdüğü öfkesinin mantıklı bir sebebi yoktu. Ne olursa olsun Jihoon'un hak etmediği şeyler olduğunu savunuyor, gitmesini istiyordu.

Jihoon'un yanından gelir gelmez Haruto'ya anlatmıştım olanları ve onun hakkında fikir sahibi olmuştu. Akşam çok ses çıkarmamış olsa da Jihoon'a güvenmekte kararsızdı. Hatta ona karşı olan nefretini sürdürüyordu. 

"Hem ekibe yeni birisi daha gelecek, ne demek?" dedi dün akşam Amir'in konuşmasına değinerek.

Amir, ekibe yeni birini daha ekleyeceğini ve bu kişinin Rosa'yla aynı takımda eğitim aldığını, arkadaş olduklarını söylemişti.

Rosa'nın ihaneti yetmezmiş gibi bir de arkadaşlarını topluyordu, Miles ve Jack'i de mezardan çıkarırdı bu azimle.

"Rosa'nın arkadaşı olması canımı sıktı." dediğimde kafasını salladı. "Ekipte az manyak var gibi ekliyor da ekliyor. Bu gelen ne tür bir deli olacak onu merak ediyorum, her yeni geldiğinde yeni bir çeşit öğreniyoruz."

Lafın ucunun bana da dokunduğunu biliyordum ama sadece gülümsedim. Haruto'yla eski tartışmalara girmek gibi bir niyetim yoktu. Şimdilik yakın iki arkadaş olmuştuk, bu durum memnun ediciydi.

"Alina." dedi bana doğru dönerek. Sesi zayıf değildi ama sakindi. "Seni üzmek için söylemiyorum bunu ama Rosa ve Jihoon..." Birkaç saniye sessiz kaldı ve gözlerini kaçırdı. Devam etmesini bekleyerek gözlerine bakarken sertçe yuktundu. "...biraz garip değiller mi?"

Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp salladım. Gözlerim sallanan bacaklarımdaydı. "Evet, öyle."

Mırıldanır gibi konuştuğumda gürültülü bir nefes verdi. Yüzünden okunuyordu ne yapacağını bilmediği. Jihoon'a inanmıştım ama Rosa'yla olan garip davranışları söyledikleriyle çelişiyordu.

Rosa için piyon, demişti. Şimdi ise onunla oldukça yakındı. Hatalar yapacağını söylemişti ve bu hataları merakla bekliyordum, gerçekten daha ne kadar ileri gidebilir merak ediyordum.

Bugün darmadağınık bir kahvaltı ardından herkesin dalgın ve birbirini görmezden geldiği bir gün yaşanmıştı. Jihoon'un dönüşü bizi mahvetmişti.

Dün kendini anlatan Jihoon, buraya geldiğinden beri yüzüme bakmamış, hiç konuşmamıştı benimle. Ne yapmaya çalıştığını bilsem sorun değildi ama bu şekilde değişmesi kafamı bulandırıyordu.

"Konuşacağım."

Haruto kafasını şaşkınca kaldırıp bana baktı. "Jihoon'la mı?"

"Evet, bundan sonra ne yapıyorsa söylesin. Dengesiz davranması bizi ne hale soktu en iyi o biliyor." dediğimde kafasını salladı. Sinirlendiğimi anlamış olacak ki sessiz kalmıştı. Genelde sinirlenen o olduğu için bu duruma yabancıydık ikimiz de.

"Rosa'ya destek vermediğin sürece, bunu istesen de yapamazsın, arkandayım."

Şaşkın bakışlarımı yüzüne sabitledim, yüzümde gülümsemek üzere olduğumu belirten bir ifade vardı. Haruto'nun bana destek çıkıyor olması şaşırtıcı ve bir o kadar da mutluluk vericiydi.

Gülümseyip kafamı salladım ama o ters bir bakış attı. "Sadece iş için."

Gülmemi bastıramayıp ufak bir kahkaha attım. Bana karşı yumuşadığını inkar etmek onun için hobiydi. Her fırsatta dile getiriyor, kendini kandırıyordu.

hide and seek ❧ jihoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin