Kyuhyun, birkaç tuşa daha basıp Venüs'e bağlı bütün mekanizmaları karanlığa gömdüğünde, oturduğu sandalyeye keyifle sırtını yasladı. Bakışları yukarı kayarken, parmaklarını koyduğu dudakları gerilerek, ince bir gülümseme oluşturdu. Birkaç dakikalık keyif sonrası, sarışınlarla birlikte mahsur kalan esmerleri kurtarmak için harekete geçti. Myungsoo'nun yönetime geçip böyle bir hamle yapabileceğini tahmin edememişti, diğerleri gibi.
Masasının üzerinde duran eski silahı aldı. Soğuk metal hissi içini ürpertirken yabancılık çektiği alete ısınabilmek için namlusunu okşadı, emniyetini açıp kurşunu namluya sürdü.
"Sarışınlarla biraz daha yakından tanışmak kısmet olacak desene."
Bir süredir sığındığı, bu sarışın cehennemini yok ederken kullandığı, karargahını terk etti. Esmerlerin yakıp yıktığı yerleri keyifle izlerken dudaklarından bir şarkı sözü döküldü.
Sessizlik...
Söyleyecek bir şey kalmadı, değil mi?
Bir süre oldu, kahkahaların beyaz çiçekleri yitip gideli.
Çiçek yaprakları döküldü
Ve toz toprak oldu.
Yakıcı tutkularımız küle döndü.
Bu sadece bir düş,
Aşk tıpkı bir düş.
Karanlık...
Neden her şeyi siyaha çevirip yok ediyorsun?
Hiçbir şey göremiyorum
Güneş battı (daha da)
Ve karardı ...
Dumanların kapladığı, az önce büyük bir yağmaya uğrayan, lobiden geçip devasa tabloların yer aldığı duvara yöneldi, duvarda hakimiyetini ilan etmiş büyük tablonun altındaki çıkıntıyı kurcaladı. "Buralarda bir yerlerdesin bebeğim, biliyorum." Sonunda garip sesler çıkararak açılan kapıdan içeri girdi. Venüs'ün açığını ararken, sadece üst düzey yetkililerin bildiğini düşündüğü, çıkış kapılarını da devre dışı bırakmıştı, bu ve bir benzerinin daha dışında.
Uzun süredir kullanılmadığı belli olan tozlu ve örümcek ağlarının mesken tuttuğu basamakları tırmandı. Kapının çıkışında yeniden bir mekanizmayı harekete geçirerek koridora ulaştı, ana koridora açılan küçük bir koridora...
Duyduğu gürültülerin kaynağına koşarak ilerledi, elindeki silah sonunda hedefine ulaşacaktı. Bir araya toplanmış esmer yoldaşlarını görünce, karşılarında çekinerek baktıkları sarışına görünmemek için kolonun arkasına saklandı. Elindeki metali sertçe cama vuran sarışın, sonunda namlunun ucundaki yerini aldığında tetiğe bastı. Yüksek bir sesle sarsılan Kyuhyun, duruşunu düzelttiğinde yerde yatan sarışının etrafına toparlanan esmerleri gördü. Koşarak yanına gelen Jongin omuzlarından tutup sarstığında, içinde bulunduğu şoktan çıkabildi.
"Bunu neden yaptın, hyung? O, bizi kurtarmak için uğraşıyordu." Kyuhyun elindeki silahı diz hizasına düşürüp derin bir nefes aldı. "O... O da bir sarışındı Jongin. Ne olursa olsun bize zarar verdi, hem de defalarca, sadece bir seferliğine iyiymiş gibi davrandı diye ona ayrıcalık yapamayız, yapmamalıyız."
Jongin eğdiği başını olumsuz anlamda salladı; "Anlamıyorsun hyung, çocuklar, onlar gerçekten onun için tartıştı, onu seviyorlar ve ne olursa olsun kurtarmak istiyorlar. Biliyorsun, bu devrimi yapmamızı sağlayan oydu. Eğer bize yardım etmemiş olsaydı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğmayan Güneş (✓)
FanficFarklı bir dünya... Sarışınların esmerlere hükmettiği... Acımasız oyunların sahnelendiği ve Oyuncakların hep finalde çöpe gittiği... ♠♣ ♠♣ ♠♣ Doğmayan Güneş ♠♣ ♠♣ ♠♣ Ve Bir gün esmerler değişim için ayaklanır... Oysa Aşkta ihanet gibi kaderlerinde...