[Elif'ten...]
Sabah gene o lanet alarm sesi ile uyandım. Bu gün İzmir'den Temrenli denen aptal bir kasabaya taşınacaktık maalesef. Bizimkiler çoktan kalkmıştı. Yüzümü yıkayıp bizimkilerin yanına indim.
-Ezgi: "Güünaayyydııınn"
-Elif: "Ezgi'cim, sabah sabah başlama istersen"
-Ata: "her zamanki gibi tadından yenmiyorsun Elif hanım"
-Elif: "Ata!"
-Ata: "aman, tamam be"
Kahvaltı masasına oturdum. Yemeğimi yedikten sonra valizlerimizi alıp hava alanına gittik.
-Doruk: "kızlar, siz geçin biz bavulları yerleştirin"
-Ezgi: "tamam Doruk'cum"
Ezgi ile uçağa bindik ve koltuklarımıza oturduk. Ben kitabımı çıkartıp kaldığım yerden okumaya devam ederken, Ezgi daha üçüncü saniyeden uyku moduna geçmişti bile. Ata, Burak ve Doruk bavulları yerleştirip yanımıza geldi ve koltuklarına geçtiler.
-Doruk: "Elif, bak Temrenli'de de bu silah işlerini falan yapmayacaksın değil mi? orası İzmir değil, lütfen"
-Elif: "bakarız"
❤❤❤
[Sinan'dan...]
bizimkiler ile kafede oturmuş sohbet ediyorduk.
-Asya: "kıvırcık, bak şuradaki kız güzelmiş, gidip bir tanışsana?"
-Sinan: "güzelim ben sana kaç bin kez diyeceğim? ben Elif'ten başkasını sevemem"
-İskender: "Sinan, kardeşim, artık bıraksan mı bu Elif sevdanı?"
-Sinan: "kapatalım bu konuyu lütfen"
-Asya & İskender: "tamam, tamam"
önümdeki bardağımdan bir yudum kahve içtim. Bir süre bizimkilerle sohbet ettikten sonra kafeye bizim yaşlarımızda beş kişi girdi. Ama benim dikkatimi çeken sadece içlerinden birisiydi.
-Sinan: "Elif...."
-Asya: "Sinan, ne Elif'i?"
-Sinan: "E..Elif... Elif orada"
İskender ve Asya benim baktığım yere bakınca hepsi Elif'i gördü. Kahve rengi saçları omuzlarının bir karış aşağısına dökülmüş, yeşil ve mavi arasında gidip gelen gözleri etrafı umursamazca süzüyor. Üzerinde kırmızı, tek omuzu açık kalan bir elbise giymiş, siyah renkli kol çantasını da omuzuna takmıştı.
Asya bana dönüp
-Asya: "gerçekten de o.. ama bu nasıl"
-İskender: "gerçekten buraya gelip, bize haber vermemiş olamaz değil mi?"
-Asya: "ben gidiyorum"
-Sinan: "nereye?"
-Asya: "Elif'in yanına"
diyerek ayaklandı. İskender ve bende peşinden gittik.
-Asya: "Elif'cim, bakıyorum da Temrenli'ye dönmüşsün"
-Elif: "anlamadım?"
-İskender: "Elif bize ne zaman geldiğini söyleyecektin?"
-Ata: "Elif, bu arkadaşlar kim?"
-Asya: "bakıyorum yeni arkadaşlar bulup, eski arkadaşlarını ve sevgilini unutmuşsun Elif hanım"
-Elif: "ya kimsiniz siz? ben sizi tanımıyorum. Ayrıca ben doğduğumdan beri İzmir'de yaşayıp, büyüdüm, Temrenli gibi bir kasabaya adım dahi atmadım. Ha ayrıca, Ata, Burak, Doruk ve Ezgi benim bebeklik arkadaşlarım"
-Sinan: "ne?"
-Ezgi: "siz benimle gelir misiniz bir?"
Ezgi adındaki kız bizi bir kenara çekti.
-Asya: "ne var?"
-Ezgi: "bakın siz sanırım Elif'in yakın arkadaşları: Asya ve İskender'siniz. Sende sevgilisi Sinan, değil mi?"
-Sinan: "E..evet"
-Ezgi: "Elif bana sizden çok bahsetti... ama sonra... sonra okulda bir kaza oldu, yangın. Elif o yangında mahsur kaldı. Zehirli dumanları çok soluduğu için hastaneye kaldırdık. Maalesef zehirli gazlardan dolayı hafızasının bir bölümü geçici süreliğine hatırlamıyor."
duyduklarım... bunlar gerçek miydi? gerçek olamazdı, olmamalıydı.