"Hiç düşünmedim. Para hemen yatsın annemin tedavisi hemen başlasın ve benimle daha uzun yıllar yaşasın. Tek isteğim buydu.
Süheyla abla ile buluştuk.
"Bergüzar, sonra bana darılmak sitem etmek yok, tamam mı canım? Sen çok çaresizdin ve daha kötü bir şeylere kalkışmadan böyle bir teklifi düşün diye söyledim.
Senin bizde emeğin çok. Keşke başka türlü yardım edebilseydim!
Bu aileyi iyi tanıyorum. Poyraz, Ercan'ın liseden bu yana arkadaşı. Onun AVM sinde hem dükkanı var, hem yönetici.
Bir yıldır Poyraz bunu dile getiriyor. Çok acı yaşamış bir aile ve büyümek istiyor. Geniş bir aile istiyor ama ne yazık ki karısının bebeği olmuyor.
Aslında onlar evli gibi değiller ama boşanmaya da yanaşmıyorlar.
Kız, Poyrazın parasından ve toplum içindeki yerinden çevresinden yararlanıyor. Poyraz da söylediğine göre yanında taşıyacağı birini istiyor.
*İşlerim için gündemde kalmalıyım*, dedi bir keresinde. Dedikodudan ve magazine kötü malzeme olmaktan çok korkuyor.
Karısını tanırsın belki şu Didem Sevdik var ya manken ve oyuncu."
"Hadi be! Bergüzar sen bana bunun için mi sorup durdun o kadını? Yok artık, dedim yani!"
"Evet, bebeği de merak ediyorum. Tamam benim genlerimi taşımıyor biyolojik hiç bir bağımız yok ama, ne bileyim içimde hareket edip tekmeledikçe işte....
Bergüzar banyoya kaçtı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Kızlar yine sessiz ama bu kez Sevgi nette araştırmaya başladı.
"Ne biçim insanlar haklarında, yani özel yaşamları hakkında hiç bir şey yok. Bebek haberi bile yok!"
"PR leri iyi çalışıyor anlaşılan Hangi şirketse!"
"O ne be! PR, ilk kez duyuyorum!"
"Sevgicim elinin altında bir dünya var, aç bak şekerim beni yorma şimdi."
"Kızlar özür dilerim. Arada ağlama krizlerim tutar. "
"Biliyoruz, bizde aynı durumdayız ama biz güçlüyüz. Bunca şeyden sonra ayaktayız yıkılmadık. Hani şarkıda olduğu gibi!"
Sevgi elini uzattı. Ellerini birleştirip bağırdılar.
"Biz G.K.K. nın en güzel üyeleriyiz bizi kimse yıkamaz. İnadına yaşam, inadına mutluluk."
"Önce hastaneye gittik. Annem her gün biraz daha eriyordu. Süheyla abla, annemi biraz neşelendirdi. Annesinin selâmını söyledi.
Sonra doktorla konuştuk ve annemi hemen ameliyata almalarını parayı yarın yatıracağımı söyledim.
Bu arada, anneme iş bulduğumu, gündüz çalışıp gece onun yanında kalacağımı söylediğimde önce itiraz etti okul falan dedi ama , *sen iyi olana kadar okulu dondurdum.
Sana söz veriyorum okulumu bitirip mezuniyetimde kepimi sana takacağım. * dedim.
Benim için önce onun iyi olması olduğunu da ilave ettim.
Canım benim, öyle güçsüzdü ki, benimle fazla tartışmadı. Sağlıklı günlerinde olsa çata çat kavga eder dediğini yaptırırdı.
Hastane çok güzeldi. Şöyle ki, bir kere çok temiz ve sessizdi. Her koridorda hafif bir müzik vardı.
Doktorlar ve hemşireler güler yüzlü ilgiliydi.
Annemin odası aydınlık ve ferahdı.
Refakatçı için geniş bir çek yat vardı. Tuvalet ve banyo her saat kontrol ediliyor, yataklar her sabah değişiyordu.
Oradan çıkınca, Süheyla abla tekrar sordu. Cevabımın net olduğunu ve annemin benim için her şeyden daha önemli olduğunu, bir kez daha belirttim.
Çay yolun da oldukça değişik bir mimarisi olan binanın birinci katındaki, kapısında Ayaz inşaat şirketi yazan oldukça sade döşenmiş salona girdik.
Süheyla abla daha önce aramıştı ve bizi bekliyorlardı.
" Hoş geldiniz Süheyla hanım Poyraz bey de sizi bekliyordu haber vereyim."
Çok güzel ve şık giyimli asistan hanım bir kaç dakika içinde bizi Poyraz Sevdik in ofisine aldı.
Adam çalışma masasının üzerindeki bilgi sayar da bir şeye bakıyordu. Kafasını kaldırmadan bize * Hoş geldin Süheyla, oturun işim şimdi biter,* dedi.
Ben kendimi sığıntı veya dilenci gibi hissettim bir anda. Ne bekliyordum ki..
Neyse asistan bana sormadan - Süheyla ablayı daha önceden iyi tanıdığı için- iki orta kahve getirdi. Yanında buz gibi su.
Sadece suyu içtim. Nihayet Poyraz hazretleri bizimle konuşmaya tenezzül buyurdular.
"Kız bu mu?"
Süheyla abla cevap vermeden kalktım ve kapıyı çarpıp dışarı çıktım.
O anda ne kadar utanç ve üzüntü hissettiğimi size anlatamam. Aklıma ilk gelen Ulus da ki pavyonlarda çalışmak oldu.
Binadan çıkıp ağlayarak ve ne yöne gittiğime bakmadan yürümeye başladım.
Ne kadar uzaklaştığımı bilmiyorum. Süheyla abla kolumdan tutup beni durdurdu.
İşte o anda koptum. Ona sarılıp ağlamaya başladım. Ne kadar ağladım bilmiyorum. Sakinleştiğimde Süheyla ablanın da gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm.
* Ne yapmayı düşünüyorsun?*
"Orospuluk yapmayı düşünüyorum. Kendimi Ulus da bir pavyona satacağım. Hiç olmazsa onurumla çalışırım.
Ne demek " kız bu mu" beni ne sanıyor bu pislik, şımarık, kendini beğenmiş orospu çocuğu, pezevenk.
"Aslında hak ettim sanırım. Haydi gel anlaşalım. Olanları unut. Süheyla ve Ercan senden bahsettiler. Sadece bu kadar parayı ne yapacağını söylemediler. Ben de neyse işte boş ver."
Birden boş bulundum ve Poyrazı karşımda görünce çok şaşırdım.
Neyse kızlar, ben parayı ne yapacağımı ve ne için istediğimi söylemedim o da anlaşmada yazanları harfiyen yerine getirmem gerektiğini yoksa yüklü bir tazminat ödeyeceğimi söyledi.
Süheyla abla, bana söz vermişti. Özelimden kimseye, özellikle bu adama bahsetmeyecekti.
Hatta adresimi ve telefon numaramı bile vermeyecekti.
Sözleşmeyi okumadan imzaladım. Bana bir telefon verdi ve bununla irtibat kuracağımızı ve hamileliğim süresince onun dediklerine harfiyen uyacağımı söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
General FictionÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"