3.Bölüm

39 3 0
                                    

Olanların üstünden tam 3 gün 3 saat geçmişti. Babam hala evde yoktu. Her zamanki gibi. Bu gibi durumlarda her zaman kendine yediremediğinden mi bilinmez bir süre eve gelmezdi. İçki içmeye gider kafa dağıtırdı. Tabi bunun acısı yine bizden çıkardı. Ya maddi ya manevi olarak. Sadece bedenimize değil ruhumuza da çok büyük zararlar veriyordu. Ne zaman son bulacaktı acaba tüm bunlar? Ya da hep böyle devam mı edicekti?

Babam eskiden böyle değildi. Anneme çok aşık, bizlere çok hayrandı. Bizi çok seviyordu ve bunu hissettiriyordu da, ama sonra yavaş yavaş değişmeye başladı. Zamanla başka birisine dönüştü sanki.

İlk başlarda sadece sigarayı arttırmış ve içmeye başlamıştı. Eve hep sarhoş geliyordu. Annem ona bırakması gerektiğini söylüyordu. Ama o dinlemiyordu sonra da kavga ediyorlardı. Bir süre sonra bağımlı olmuş ve bize sarmaya başlamıştı. Sonra eve geç gelmeler, daha büyük kavgalar, kumar, borç, arkadaşlarını dövme derken artık onu tanıyamıyorduk. Artık bize de şiddet uygulamaya başlamıştı. Ayda bir, ayda iki, dört, yedi derken artık haftada en az bir kere dövmeye başlamıştı bizi. Elimizden ise hiçbir şey gelmiyordu. Hani siz şimdi dersiniz belki polisi arayın diye. Aradık, gittik de. Defalarca kez yardım istedik. Ama en sonunda babam denecek o adam bizi hep tehtid etti. Annemi bizi öldürmekle, abim ve beni ise kardeşimi ve annemi satmakla. Biz de hep korkarak polise yalan ifade verdiğimizi söyledik. Bir daha da ne aradık ne de gittik.

İşte 10 yaşımda başlayan bu durum hala devam ediyor. 6 yıl oldu, yakında 17 ye gireceğim ama asla son bulmuyor.

3 gün 3 saat önceki kendini kaybedişinin sebebi ise abimin şehir dışında üniversite kazanmasıydı. Onun özgür olmasını istemiyordu. Onun üzerindeki hükmünün son bulmasını istemiyordu. Bu yüzden annemi uzun uzun dövdü. Abim ise son çare olarak mahkumiyete devam etmeyi kabul etti. Bu durum babamın fazlasıyla hoşuna gitmişti. Ve bir daha bu konu hakkında konuşulursa olacakları tahmin bile edemeyeceğimizi söyleyip annemin yanına gitmişti. Saçını okşamıştı o kirli elleriyle. Yanaklarını öpmüştü o kirli dudaklarıyla. Sonra da her zaman ki gibi evden çıkıp gitmişti gayet mutlu bir şekilde.

---------------------------------------------------------

"Abi annem nasıl?"

"Hala odadan çıkmıyor. Ama yaralarına merhem sürdüm yine, üfledim. Artık canı daha az acıyordur. Yani umarım..."

"Üniversiteye gitmek senin en büyük hayalindi abi, engel olamadığım için özür dilerim. Kendimi sana karşı çok mahcup hissediyorum."

"Rüzgar bir daha böyle bir şey demeni istemiyorum! Senin bir suçun yok. Sen daha 16 yaşındasın. Ne yapabilirsin ki. Asıl ben size abilik yapamıyorum. Seni, Bulut'u, annemi koruyamıyorum"

"Abi bir gün tüm bunlar son bulucak mı sence?"

"Bilmiyorum Rüzgar. Gerçekten bilmiyorum."

"Günlerdir doğru düzgün uyumuyorsun abi. Saat 9 hadi git uyu öğlene kadar. Babamın ne zaman geleceğini bilmiyoruz. En azından o zamana kadar rahat bir uyku çek. Ben Bulutla ilgilenirim."

"Peki kardeşim. Sen de düşünerek fazla yorma kendini. Annem gibi senin de çöküşünü görmek istemiyorum."

"Merak etme abi. Ben iyiyim. İyi uykular sana."

"İyi uykular güzelim." dedi ve saçlarımdan öptü beni. Bunu yapması çok hoşuma gidiyordu. Kendimi çok değerli hissediyordum. Abimi çok seviyordum. O da beni...

Bulut'un yanına gittim. Salonda yerde bebekleriyle oynuyordu. Beni fark etmedi.

" Hey Prenses! Sen benim annem ol. Prens sen de benim babam. Hadi başlayalım oynamaya." dedi. Bebekleri birbirlerine yaklaştırdı ve seslendirmeye başladı.

Prens: Canım nasılsın?
Prenses: B-Bir şey mi oldu Ahmet?
Prens: Hayır karıcığım sadece seni merak ettim.

ve prensese yaklaşmaya başladı. Prenses arkasına doğru yavaşça hareket ediyordu. Sanırım prensten korkuyordu.

Prens: BENDEN SAKLAYABİLECEĞİNİ Mİ ZANNETTİN!?

dedi ve prensesin üzerine yürüdü.

Prenses: N-Neyi Ahmet? Senden bir şey saklamıyorum.
Prens: Demek bana yalan da söylemeye başladın.

prensese daha da yaklaştı. Prensesin artık gidecek bir yeri kalmamıştı. Prens onu duvar ile arasına aldı ve dedi ki :

"Komşuların seni sattı Rüya. Hepsi benden korkuyorlar hala anlayamadın mı bunu karıcığım? Bunun bedelini ödemen gerekicek."
dedi ve prensese vurmaya başladı. Prenses yere düştü. Prens daha da hızlı ve şiddetle vurmaya başladı.

Hızlıca Bulut'un yanına gittim ve bebekleri nazikçe elinden aldım. Yere oturdum. Beni görünce gülümsedi ve dedi ki :

" Abla oyunuma katılmak ister misin?"

" Benim daha iyi bir fikrim var Bulutcuğum. Gel seninle saklambaç oynayalım" dedim. Saklambaç onun en sevdiği oyunlar listesinde ilk üçe girerdi. Bu yüzden heyecanla kabul etti ve oynamaya başladık.

Saat 10'u geçiyordu. Bulut benim gibi yorulmuş olucak ki kendini koltuğa attı ve uzandı. Gözlerini kapadı. Ben de ona örtü aldım, üstünü örttüm. Sonra da balkona çıktım.

Bulut'un bebekleriyle nasıl oynadığı asla aklımdan çıkmıyordu. Her ne kadar hiçbir şeyi ona yansıtmamaya çalışsak da illa ki anlıyordu. Onu ancak bu kadar uzak tutabiliyorduk. Onun da küçüklüğünün benim gibi acılarla geçmesini istemiyordum. Erken yaşta büyememeliydi. O daha çocuktu. Buna engel olmalıydım. Ne yapabilirsin ki Rüzgar? Hiçbir şey yapamazsın. Kendini kandırma.

Evet, şuan için bir şey yapamıyor olabilirdim. Ama yapacağım zaman başımıza geleceklerden korkuyordum. O yüzdendi belki de bu sakinliğim.



KENDİNİ KANDIRMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin