Pınar telefonunun ekranında Kaan'ın ismini görünce kısa bir an duraksadı. Hep içten içe bunu hayal etmişti ayrıldıklarından beri. Pişman olsun, arasın, onu çok sevdiğini söylesin.. Ama şu an kal gelmişti telefon elinde ekrana bakarken. İlk şaşkınlığı geçince telefonu açtı
P:Efendim Kaan
K:Merhaba Pınar, müsait misin?
P: Setteyim ama sahne arası. Önemli bir şey yok değil mi?
K:yok hayır, yani önemli tabi de
Burada güldü kendi haline Kaan, Pınar'ın sesini duymak bile aklını başından almıştı yine. Yaz başında ayrılmışlardı. Bu direk Kaan'ın seçimi değildi ama ayrılınca küçük bir rahatlama yaşadığını da itiraf ediyordu kendisine. Çünkü rüya gibi başlayıp devam eden ilişkileri birbirlerinden ayrı kaldıkları ilk haftada sarpa sarmıştı. Kaan Pınar'ı tanıyamıyordu. Sürekli sorun çıkarıyor saçma sapan olayları büyütüyordu. En fenası ise sürekli Kaan'ı kontrol etmeye çalışıyordu. Kaan özgüven abidesi sevgilisinin geldiği durumu şaşkınlık içinde izliyor ve kendini sıkışmış hissediyordu. Pınar'da da durum çok farklı değildi. İçinde kötü bir his vardı. Kaan Akyaka'ya gittiği anda bambaşka birine dönüşmüştü. Normalde Pınar'ın kahvaltı yapıp yapmadığını bile soran adam gitmiş yerine sadece kendi içsel yolculuğu ile ilgilenen birisi haline gelmişti. Bunu planlamışlardı aslında en başından. Pınar çalışacak Kaan da arkadaşları ile takılacaktı. Ama Pınar bu takılma olayında Kaan'ın ona karşı bu kadar ilgisizleşeceğini tahmin edememişti. İlgisizlik konusundaki rahatsızlığını sürekli dile getiriyor ama Kaan bunu şımarıklık olarak algılıyordu. Söylemiyordu ama sesinin renginden anlayabiliyordu Pınar Kaan'ın düşüncelerini. Asla aynı dili konuşamıyorlardı, bu ikisini de şimdiden çok yormuştu ve ikisi de bu yaz nasıl bitecek diye düşünüyorlardı. Küçük iletişimsizlikleri bir şekilde yok saymaya çalışmışlardı ancak ne yazık ki biriken negatif enerji bulduğu ilk çatlaktan sızmış ve büyük bir patlamaya neden olmuştu. Pınar çok yoğun çalışıyor ve çok yoruluyordu. Bünyesi buna dayanamayıp sette fenalaşınca ekip onu acile götürmüştü. Hastanede serum, ilaç filan bir şeyler verdikten sonra eve gönderdiler Pınar'ı, biraz dinlenmesi gerekiyordu. Pınar eve geldiğinde fark etti ki Kaan bu süre içinde onu hiç aramamıştı. Neyse muhtemelen çalışıyorum diye düşündü diye kendini teselli edip o Kaan'ı aradı. Uzun çaldırışlardan sonra Kaan telefonu açtı. Pınar tüm şirinliğiyle:
P:Hayatımmmm.. Sana nasıl ihtiyacım var bir bilsen
K:(yine sana ihtiyacım var konusu ile telefonun açılmasına bozularak) Bebeğim naber nasılsın?
P:Kötü,hastaneden geliyorum. Sette fenalaştım acillik oldum şimdi de dinleneyim diye eve yolladılar iki gün de repom var.
Pınar bu bilgiyi vermesinin üzerine Kaan'dan hemen yola çıkıyorum geliyorum lütfen sen kendini yorma ben gelip sana bakacağım şeklinde bir karşılık bekliyordu.
K:Bu kadar çalışmanın mantıklı olmadığını söylemiştim sana bak vücudun sinyal veriyor.
(Pınar bir anda buz gibi kesti bu yorum karşısında. Şimdi nasılsın değil, ben demiştim diyordu. Sahi Kaan ne zaman beni merak etmeyi bıraktı acaba diye geçirdi içinden ama dinlemeye devam etti)
K:Neyse iki gün dinlenmek sana iyi gelecektir hadi kapatalım da uyu biraz.
(Telefonu hızlıca kapatmaya mı çalışıyordu?)
P: Sen napıyorsun, bütün gün de aramamışsın. Ölüp kalsam haberin olmayacak.
(Yine alttan bir ima vardı işte, Kaan sıkılmıştı imalardan)