Demek ki bebek de klinikte! Aldırmadım. Su istedim ve sabah evime gitmek istediğimi de.
Ertesi gün tüm itirazlarıma ve hatta bağırmama hakaret etmeme aldırmadan beni tuttuğu daireye götürdü ve başıma gece beni bekleyen hemşireyi dikti.
Kız, sütümü sağıp, termosa koyuyor ve gelen şoföre veriyor.
Bir hafta böyle devam etti sonra dikişlerim alındı. Şoför ve hemşire benimleydi. Beni Kızılay da bırakmalarını söyledim ve bir daha Poyrazı görmedim. Ayrılırken şoföre telefonu vermiştim.
Sütüm zaten çok azdı ve bir süre daha göz yaşlarım arasında aktı sonra kesildi.
Çok kötüydüm anlatamam ve bir daha böyle bir duruma düşmemek için kendime söz verdim. Resmen melankoliydim. Bir ağlıyor, bir gülüyor, bir kapkara bulutlarla kaplanıyordum.
Galip dayım çat kapı geldi bir gün. Zorlukla yataktan çıkıp kapıyı açtım. Evin tüm perdeleri kapalıydı ve evin içi buz gibiydi.
Yüzümün halini bilmiyorum. Sanırım bir hayli de kilo vermiştim. Telefonla bir kaç kez markete sipariş vermiş onların da bir çoğunu yememiştim. Mutfak çöplük gibiydi.
Dayım deli oldu.
Önce pencereleri açtı, içeri temiz hava ve ışık girince bağırıp odamın izbeliğine kaçtım.
Kolumdan tutup beni banyoya götürdü.
"Bak, bu kim, tanıyor musun bu kızı?"
Gerçekten fotoğrafımı çekip gösterseler tanımazdım. Saçlarım resmen keçeleşmişti. Yüzüm çökmüş vücudumdaki tüm kemikleri sayabilecek kadar zayıftım.
"Şimdi duşa gir. Yoksa seni ben yıkarım. Ben kombiyi açacağım ve mutfağı toplayacağım sonra konuşuruz."
Dediğini yaptım mecburdum.
Banyodan çıkınca, biraz daha insana benzemiştim. Saçlarımı açamıyordum onun için uğraşmadım.
Dayım çay yapmış ve pizza siparişi vermiş. Biraz kemirdim ama öyle bir bağırdı ki! Mecburen bir dilimi bitirdim.
"Evet ne zamandır bu haldesin ve seni aradığımda hep iyiyim çalışıyorum diye bana yalan söyledin?"
"Bilmiyorum! Bu gün ayın kaçı?"
"Bu gün bir Nisan. Sana şaka yapmak için gelmiştim!"
"Hadi ya! Sanırım üç haftadır falan yatıyorum. Yorgunum ve üzgünüm dayı."
Dayıma sarılıp yarım saatten fazla bir süre ağladım. Hiç bir şey söylemedi sadece sarıldı. Annem gibi kokuyordu bu biraz iyi geldi.
Bebeği düşündüm neye benziyor, cinsiyeti ne, nasıl bakıyorlar, tombul mu, uslu mu, huzurlu ve mutlu bir bebek mi?
Bu süre zarfında bir kez olsun rüyamda yüzünü göreyim diye dua ederek yattım ama günahım öyle çok ki..
Dayım iki gün kaldı ve bu zaman zarfında benim yardım almam için söz verdirdi.
En yakın kuaföre götürdü ve bekledi. Saçlarımın katlı ve kısa kesilmesini araya gölgeler atılmasını söyledi. Sıkılmadan bekledi manikür ve pedikür yapmalarını söyledi.
Kuafördekiler sevgilim sandılar ve dayımın istekleri geldikçe gülümsediler. İşlem bitince oradaki malzemelerle biraz makyaj yaptım.
Beni, şık bir restorana götürdü. Tam siparişleri veriyorduk ki, Poyraz, yanında iki adamla içeri girdi.
Beni gördü, bir kaç saniye baktı ve ben yokmuşum gibi hemen önümüzdeki daha önceden ayırttıkları masaya oturdular.
Şef, özel olarak ilgilendi onlarla. Belli ki daha öncede geliyordu.
Arkasını döner sandım ama yanındaki adama bir şey söyleyip tam karşıma oturdu.
Aldırmamaya çalıştım. Bu arada dayımın sorularına kısa cevaplar veriyordum.
"Şarap içelim mi?"
"Öğlen vakti şarap!"
"Evet ne var. Yanımda güzel bir kız var, keyfim yerinde neden olmasın.
Şu ön masadaki çirkin herif gözünü senden alamıyor bilesin."
"Aman Dayııı ben kim güzellik kim içim çürümüş benim. Hani şık şıkırdım giyinip, ama ter kokan insanlar gibiyim."
Dayım kahkaha attı ve bana sıkıca sarılıp saçlarıma bir öpücük kondurdu.
Bakmamaya çalışıyorum ama Poyraz beni öldürecek gibi bakıyor. Çok rahatsız oldum ve kafasından geçenleri merak ediyorum.
O sırada bir el omuzuma dokundu dönüp baktım Ercan abi.
"Güzellik, ne güzel olmuşsun böyle. Süheyla ablan kaç kere aramış dönmemişsin. Seni merak etmiş. Görüyorum ki fazlasıyla meşgulsün."
Şu anda onunla konuşmak istememe rağmen dayımın yanında bir şey yapamadım ve dayımı sevgilim sanıyor! Sansın varsın.
"İyiyim Ercan abi. En kısa zamanda Süheyla ablayı arayacağım. Sanemi de çok özledim zaten."
Çok huzursuz bir yemekti. Bir ara Ercan abiye eğilen Poyraz, benim duyabileceğim şekilde,
"Parayı bu soysuz için istemiş demek. Aşka bak ya!" dedi.
Birden midem bulandı. Dayımdan izin isteyip lavaboya koştum ve tüm yediklerimi çıkarttım.
Yüzümü yıkadım. Rengim kağıt gibi olmuştu.
Dışarı çıktığımda Poyraz kapının önündeydi. Kolumu canım acıyacak şekilde tutarak,
"Değdi mi o kadar çektiğin şey bu soysuz pezevenk için? Şimdi de gerçekten hamilesin galiba! Yine kusmaların başlamış."
Nasıl olduğunu bilmiyorum ama suratına okkalı bir tokat attım.
"Sen benim ne çektiğimi nereden bileceksin! Asıl soysuz sensin. Ayrıca sana neee benim hayatımdan."
Masaya gittiğimde dayım bir şeylerin ters gittiğini anladı ve hemen kalktık.
"Canını sıkan nedir güzelim bana söyle?"
"Dayıcım bir tek şey yok, bir çok şey canımı sıkıyor."
"İşe gidiyor musun ve okulu ne yaptın?"
"İşten kovuldum. Okula seneye devam edeceğim."
"Neden bu sene değil. Seni oyalar, ha para konusunda canını sıkma dayın var senin."
" Kendimi hazır hissetmiyorum ve para sıkıntım yok."
" Benimle İstanbul'a gel. Değişiklik olur. İş çıkışı bir yerlere gideriz bana arkadaş olursun."
"Sanki arkadaşın yok! Neyse teşekkür derim. Bu kafa bende oldukça nereye gitsem boş."
"Ha unutmadan sana WhatsApp dan sana mesaj attım, bu adrese git oradaki doktor sana yol gösterecek."
"Kimmiş o doktor. Annemi, babamı, ( bebeği mi diyemedim) eski mutlu günlerimi bana geri verecek mi?"
" Bak gök mavim, bu gideceğin doktor benim iş arkadaşımın kuzeni. Dün gece konuştum.
Senin yardıma ihtiyacın var. Bazı şeyleri kendi başımıza çözemeyiz en azından sorunları anlamana yardımcı olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
Ficción GeneralÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"