-

63 7 12
                                    


Karlı bir kış gecesiydi.

Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Bu havaları çok severdi ama şuan hiçbir şey hissetmiyordu kış mevsimine karşı, ruhunu kaybetmiş gibiydi.

Yağan karlar yerlerin bembeyaz olmasına sebep olmuştu fakat buna rağmen hala durmamışlardı.

Sanki dünyanın sonuymuş gibi kar yağıyor, diye düşünmeden edemedi.

Bir bakıma öyleydi de, haksız sayılmazdı.

Düşüncelerine ara verip cam kenarına koyduğu sandalyeyi iterek ayaklandı ve banyoya doğru ilerledi.

Gözleri boş boş duvarlarda gezindi bir süre. Sıcacık evin her köşesindeki anılarını hatırladıkça üşüyordu.

Üzerinde ince kıyafetler vardı, açıkçası ne giydiğini umursayacak bir ruh halinde değildi.

Biraz önce açtığı musluğun doldurduğu küvetten çıkan su sesleri ulaşıyordu yalnızca kulağına.

Tıpkı deniz kenarındaki dalgaları andırıyordu.

Ona arkadaşlarını hatırlatıyordu, geçirdiği güzel günleri, eşsiz anılarını..

Birkaç dakika sonra suyun taşmaya başladığını fark ettiğinde musluğun başını çevirerek daha fazla akmasına engel oldu.

Üzerindeki ince tişörtü ve altındaki şortu çıkarmadan kendini soğuk suya bıraktı sadece. Fiziksel olarak üşümüyordu o. Hoş, üşüse bile hissetmezdi ki.

Ruhu ölmüş bir insan hisseder miydi üşüdüğünü?

Başını suyun altına soktu, ciğerleri yanmaya başlayana kadar tuttu nefesini. Burnundan ve ağzının kenarlarından hava kabarcıkları çıkıyor, su yüzeyine kadar düzgün şekillerini koruyarak yol aldıktan sonra patlayarak yok oluyordu.

Gözlerini kapattı, uzun kirpiklerine tutunarak giden bir gözyaşı aktı ve doldurduğu küvetteki suya karıştı tuzlu damla.

Bu sırada aklına dolan anılar gülümsemesine sebep olmuştu.

Sahilde, hep beraberlerdi. Oldukça eğleniyor gibi gözüküyorlardı.

Changbin ve Felix yüksek sesle şarkı söylüyorlardı, sözlerini hala anımsayabiliyordu Chan.

Jeongin bulundukları konuma biraz uzakta kalan bir ağaç bulup altına oturmuş, kendi aralarında çıkardıkları minik kaosları ve ardından gelen kahkahaları dinliyordu. Gözleri kapalıydı, huzurlu olduğu oldukça belliydi.

Hyunjin, Jisung ve Seungmin yüzmek için denize girmişlerdi. Katladıkları pantolonların paçalarına vuran dalgalar üşümelerine sebep olsa da aynı zamanda birbirlerine su sıçratmaktan çekinmiyorlardı.

Kendisi ve Minho ise, güneşin kavurduğu altın rengi kumlara oturmuşlardı. Chan elindeki gitar eşliğinde bir şarkı mırıldanıyordu, Minho ise sahildeki neşeli görüntüyü izlemekle meşguldü.

Sahi, şimdi ne olmuştu o günlere? Hepsi nereye gitmişti? Neden bunlar başlarına gelmişti ki? Oysaki o gün herkesin mutlu ve hayattan zevk alır gibi bir hali vardı.

Ama öyle değildi. Hiçbir şey göründüğü gibi değildi.

Jeongin aile sorunları yüzünden dayanamayıp intihar etmişti gencecik yaşında. Bu gruplarını parçalanmaya iten ilk adım olmuştu.

Felix, Minho ve Jisung, Changbin'in kullandığı arabayla bir partiden dönerken kaza yapmışlardı. O anı hala dün gibi hatırlıyordu. 4 kişiyi aynı anda kaybetmenin acısıyla yıllar önce nasıl başa çıkmıştı bilmiyordu.

Hyunjin içlerinde en yavaş ve acı çekerek bu dünyayı terk eden kişi olmuştu. Olanlardan sonra akıl sağlığını yitirmişti. Öyle ki Chan ve Seungmin onu hastaneye yatırmak zorunda kalmıştı.

Ara sıra onu ziyarete gittiklerinde Hyunjin ona kendisini öldürmeleri için yalvarıyordu. Bağırmaktan ve ağlamaktan çatlamış sesiyle şunları söylüyordu:

"Yalvarırım kurtar beni bu dünyadan Chan! Daha fazla yaşamama izin verme, katlanamıyorum artık.. Dayanamıyorum!!"

Fakat en sonunda o da Jeongin gibi kendi canına kıymıştı.

Ve Seungmin..

Olanlar onu da kötü etkilediği için madde kullanmaya başlamıştı. Chan artık onu tanıyamıyordu, her iki anlamda da. Eski Seungmin gibi görünmüyordu o artık, onun gibi konuşmuyordu da. Sadece bir köşede ruhsuzca oturmakla meşgul olurdu hep.

Bir gün aşırı doz aldı ve o da diğerlerinin yanına gitti..

Bunu diyeceğini hiç düşünmezdi ama.. Sanırım Seungmin için ölmek yaşamaktan daha iyiydi. En azından onu acı çekerken görmüyordu, diğer tarafta huzura kavuştuğundan emindi.

Birazdan kendisi de tam olarak bunu yapacaktı. Artık bu dünyada daha fazla acı çekmek istemiyordu. O da huzuru istiyordu. Arkadaşlarının hepsi yitip gitmişti. Şimdi sıra kendisindeydi.

Ve Chan da, sadece onların yanına gitmek istiyordu..

Tanrı bu dileğini duymuş olmalıydı.

Çok geçmeden başının döndüğünü ve kulaklarının çınladığını hissetti. Kalp atışları maratona çıkmış gibi hızlıydı. Bedenindeki tüm gücün çekildiğini hissederken elinden sadece gülümsemek geldi.

Ve son nefesini verdiğinde, artık aradığı huzuru bulmuş olduğunu biliyordu.

🎉 it's snowing like the end of the world | Skz oneshot hikayesini okumayı bitirdin 🎉
it's snowing like the end of the world | Skz oneshotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin