Kağıdı panikle buruşturup bulaşık tabaklarının içine attım. Sabahki iç huzur dengesizliğimin tüm sebebi ortadaydı. Atilla buralarda bir yerde beni izliyordu ve nedense bu defa sonumun geldiğini hissediyordum.
Hiçbir şey olmamış gibi Cesur'un yanına gittim. Füsun yanımıza geldi ve yapmacık bakışlarını Cesur'a çevirdi. Cesur o sırada bir arkadaşıyla çocuklar hakkında konuşuyordu.
"Dolunay nerede?"
Annemin kucağında etrafa ponçik ponçik bakan Dolunay gözüne ilişince hızlı adımlarla onun yanına gitti. Cesur konuşmasını yarım bırakıp izin istedi arkadaşından.
İkimiz de tehlikeye hazır bir şekilde gardımızı almıştık. Öne atılacağım sırada beni durdurdu.
"Bana bırak. Sen sadece doğum gününe odaklan."
Gözlerimi kırpıştırıp dudaklarımı kıvırdım. Öylece durup biraz uzaklarında onları izlemeye koyuldum. Füsun sertçe Dolunay'ı kucağından aldı annemin. "Siz kimsiniz?"
"Bade'nin annesi. Dolunay'ın süt anneannesiyim." Vakarlı duruşu, güzel leopar desenli elbisesi, uzun düz saçları, renkli gözlerine yakışan o güzel makyajı... Ah ne de sevimli ne de kibar bir kadındı benim annem.
"Füsun sırası değil. Dolunay'ı bırak ve annenin yanına git." Ona bakmadan havaya bakarak konuşuyordu ama eli sertçe Füsun'un kolunu sıkıyordu.
"İsminiz neydi?" Füsun Cesur'u çok takmadı. Çünkü onun zevk aldığı kısım burasıydı. Sadece kötü bir şey yaparsa Cesur'un ilgisini çekebileceğini biliyordu. Şu an kolunu sertçe tutmasından bile tahrik olduğuna o kadar emindim ki...
"Sevdiye."
Babam annemin beline elini koydu onu sahiplenerek. Annem bu hareketiyle babamın sırtını okşadı. Nasıl da kararındaydı onların sevgisi. Hayatlarındaki badireler herkeste olan şeylerdi. Aralarında sır yoktu, gizem yoktu sadece aşk vardı, sevgi vardı ve bu her hallerinden belli oluyordu.
"Sevdiye Hanım, onun zaten bir anneannesi var."
Dolunay'ı gelişigüzel tutup sonra bana seslendi.
"Badeciğim ailen gelebilir tabiki ama Dolunay daha çok küçük, mikrop kapabilir. Herkesin kucağına verme istersen."
Herkes susup bize baktı. Kızlar ise kaşlarını çatıp annesine kötü kötü bakıyordu.
"Sevdiye anneanneyle güzel konuşur musun anne?"
Kendini bu kadar küçük duruma düşürdüğü için Cesur bile utanıyordu ondan.
"Annecim, sizin anneanneniz burada. İsmi de Naz."
"Biz Sevdiye anneanneyi daha çok seviyoruz." Melina'nın dobralığı az sonra ben ve anneme yönelecek kötü bakışları bir ok gibi yüzümüze saplayacaktı. Anneme baktım. Korkuyor muyduk? Asla!
Füsun sinirle ayağını yere vurdu ve kimsenin bakışına aldırmadan Dolunay'ı ağlatarak annesinin yanına götürdü.
Annem gülümseyerek babama baktı. Ona hiç cevap vermedi, sinirlenmedi, babamla birlikte Melina ve Birce'nin yanına gittiler ve o an anladım ki ben annemin salt kopyasıydım. Şaşırtıcı derecede benzerliklerimiz olduğu doğruydu. Onu o kadar iyi anlıyordum ki onun da benim her hareketimi bu kadar iyi anladığına çok emindim.
"Füsun, daha da fazla saçmalamadan gidelim hadi. Sizi eve bırakayım." Cesur onların yanına geldi. Biraz yakınında onları dinlemeye devam ettim.
"A doğru söylüyor evladım. Herkesin kucağına vermeyin çocuğu. O özel bir bebek." dedi annesi.
Madem torununuzu çok düşünüyordunuz, kızınıza biraz yol yordam gösterseydiniz, biraz destek olsaydanız da boğmaya çalışmasaydı diyesim geliyordu ya dişlerimi sıkıp Cesur'un elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomansaBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...