8

2.9K 183 85
                                    

normalde atmayacaktım ama çok istediniz kıramıyorum ki sizi ben🥺 boll bol yorum atmayı unutmayın okurken çok eğleniyorum, umarım keyifle okursunuz🫶🏻

"ben anlamıyorum, günlerdir bizimle tek kelime konuştuğun yok çağrı!"

zeynep sınıfa girmeden önce kulağına dolan bağırışmalar ile durdu ve kapının arkasına sindi iyice. yaptığı şeyin doğru olmadığının farkındaydı ama içten içe dinlemek de istiyordu.

"hazal'a katılıyorum. dün de çağırdık, bahane uydurdun gelmedin. gerçekten önemli bir işin olduğunu düşünmüştük, zeynep'i senin evinden çıkarken görmüş berk."

zeynep, dudaklarını araladı şok içinde. onun yüzünden mi böyle tartışıyorlardı yani?

"zeyno..." diye mırıldandı duru. "seni mi kıskanmış bunlar?" zeynep omuzlarını bilmiyorum dercesine kaldırdı. daha fazla dinlemek istemediğinden içeriye adımını attığı an, kapıya arkası döndük olan çağrı'nın ağzından çıkan kelimeler ile kasıldı midesi.

"evet çünkü ödev yaptık! bu kadar basit, neyini anlamıyorsunuz hala? o kıza karşı yumuşadığımı falan mı düşünüyorsunuz? hala birbirimizden nefret ediyoruz ve benim gözümde zerre değeri yok! beni az çok tanıyorsanız bilirsiniz zeynep gibi birisiyle takılmayacağımı."

ege'nin bakışları zeynep'e kitlendiğinde cümlesini kesti çağrı. kız, dişlerini sıkmaktan başka bir şey yapamamıştı o an. çağrı yavaşça arkasını döndüğünde zeynep'le göz göze geldi ve yanağının içini ısırdı. öfkelenmişti, kendisine.

zeynep alayla gülerek ona tek bir saniye bile bakmadan arkasını dönüp çıktığında duru da koştu peşinden.

ege alkışladı arkadaşını. "bravo, cidden!"

hazal ise zevk almıştı az önce yaşananlardan, çağrı'nın zeynep'e değil görüşmesini; göz ucuyla bakmasını bile istemiyordu.

"sana ne oluyor lan?" çağrı o an tüm öfkesini ege'den çıkarmak istercesine ona doğru birkaç adım attığında berk çağrı'yı göğsünden ittirerek engelledi.

"ne demek ne oluyor oğlum? kız duydu her şeyi, ne kadar üzüldüğü gözlerinden belliydi."

çağrı sinirle gülerek berk'i ittirdi ve bir adım daha atıp ege'nin tam dibinde durdu. "ne oldu, aşık mı oldun ona?"

çağrı'nın sözleri ege'nin gözlerini kırpıştırmasına sebep oldu. "s-saçmalama." dedi geri çekilirken. "sadece, insanları kırmana değmez diyorum."

"hah, siktir lan ordan! sen değil miydin daha geçen gün bu kızı kantinin ortasında rezil eden? masum ayaklarına yatma oğlum, ben yemem!"

"ya tamam, sakin olun bi!" cemre'nin araya girmesi ile geri çekildi çağrı.

"ben sakinim." dedi tamamen ege'ye kilitlenmişçesine. "uzak dur ondan." dedi dişlerinin arasından, sınıfı terk etmeden hemen önce. arkasında bıraktığı arkadaşları umrunda bile değildi. emin değildi duygularından, ya da zeynep'le birden bire bu kadar yakınlaşmalarını yediremiyordu kendisine; itiraf edemiyordu bazı şeyleri.

"kafamı sikeyim!" diye söylendi koridorda sertçe yürürken. o an arkadaşlarını geçiştirmek için aklına ne geldiyse söylemişti fakat asla zeynep'in duyacağını tahmin etmiyordu.

sonunda bahçeye çıktığında zeynep'i yine gördü o bankta. ama bu sefer, tek başına değildi. başını omzuna yasladığı ali ile birlikteydi. duraksadı çağrı, merdivenlerin başında. şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdığında geriledi biraz. ali'nin omzunda mı teselli buluyordu yani? sinirle güldü kendi kendine, içeri tekrar girerken.

ali, kızın saçlarını okşadı. zeynep'i arkadaşı olarak görüyordu, ya da daha ötesi kardeşi... bu kadar kısa bir zamanda öyle iyi anlaşmışlardı ki kızın canı yandıkça ondan çok üzülüyordu.

"zeyno, yapma böyle." omuz silkti zeynep. çağrı'nın dedikleri hala gitmiyordu kulaklarından. zaten anlamalıydı, iki gün önce tartıştığı çocuk bu şekilde birden yumuşayamazdı.

"hoşlanıyor musun ondan?" diye sordu bu sefer ali. hızla doğruldu zeynep. "saçmalama!" diye mırıldandı saçlarını düzeltirken. "az önce olanlardan sonra daha da nefret ediyorum artık."

ali güldü arkadaşının haline. "sen öyle diyorsan..." zeynep göz devirip önüne döndü. "sadece..." dedi parmaklarıyla oynarken. "bir an olsun çağrı'nın iyi birisi olduğunu düşünmüştüm." duraksadı ve devam etti. "ama umrumda değil, gerekirse iyilik meleği olsun bir daha yüz falan vermeyeceğim."

ali hiçbir şey demeden onayladı arkadaşını. "hadi," dedi ayağa kalkıp elini uzatarak. "derse gidelim, geç kalacağız." zeynep ali'nin elini tutup kalktığında o an aklına gelen şey ile çattı kaşlarını. "duru ve sinan nerde?"

ali kıkırdayarak güldü ve ağacın arkasında sarılan ikiliyi işaret etti. onları görünce gülümsedi zeynep. en azından, arkadaşı mutluydu.

"evet çocuklar... ödevinizi tamamladınız umarım çünkü bugün teslim günü." önder hoca'nın neşeli sesi içini gıcıklıyordu zeynep'in. dün gece özenerek yaptığı ödev bugün olanlardan sonra çöptü gözünde. teslim etmek de istemiyordu, ama zorundaydı.

önder hoca herkesden ödevini toplarken sonunda çağrı ve zeynep'e de gelmişti sıra. "gençler, sizin ödevinizi alayım."

zeynep göz ucuyla çağrı'ya baktığında çocuğun düşünceli yüzünü gördü. gözlerini ondan alıp önündeki dosyayı önder hoca'ya uzattığında gülümsedi adam. "sizin gibi bir ikilinin ödevi zamanında ve eksiksiz yapacağını tahmin etmiştim zaten, anlatın hadi bakalım, neler yaptınız?" dedi dosyayı masasına bırakıp kalçasını masaya yaslarken.

zeynep bilememişti ne diyeceğini, aslında diyecek çok şeyi varken çağrı'nın düşüncelerini duyduktan sonra konuşmak istemediğine karar vermişti.

ikisi de birbirinden bir kelime beklerken önder kaşlarını çattı. "hadi ama, anlatsanıza ödevinizi çocuklar."

çağrı göz devirerek ayağı kalktı. "anlatacak bir şey yok, hocam. zeynep geldi, birbirimize sorular sorduk ve bitti." çağrı yerine geri otururken güldü önder. "bu ödev sizi kaynaştırır sanıyordum ama aranızdaki buzlar erimemiş hala."

"kimin yüzünden acaba?" diye mırıldandı zeynep çağrı'ya bakmadan.

önder boğazını temizleyip diğer öğrencilere geçtiğinde çağrı yanağının içini ısırdı. büyük bir hata yapmıştı, düzeltmesi ise zaman alacağa benziyordu.

nefret | zeyçağ. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin