sunoo fakültenin önünde şaşırmış gibi yapmıştı. riki ona döndüğünde "riki ben jay'in yanına gidiyorum bir şeyimi unutmuşum da..." demişti. tam tersi hiçbir şeyini unutmamış, wooyoung'un dedikleri eğer doğruysa sunghoon'u arayacak ve planın iptal olduğunu söyleyecekti. gerçekten nereden girmişti bu işe...
"tamam ya ben geleyim ne olacak jungwon da yanındadır zaten" derken iş iyice sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı.
"yok maksimum birkaç dakika sürer zaten. boşuna yürüme ben gidip geliyo-"
"sunoo? sevgilim. ben de seni bekliyordum."
sunoo gözlerini şokla açmış arkasını dönmüştü.
'bu sefer bittin kim sunoo'
iç sesine katılarak gözlerini kapamış bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünüyordu.
riki'ye doğru kafasını çevirdiğinde kaşları çatık bir şekilde kendisine gülümseyen sunghoon'a baktığını fark etmişti.
"demek işin buydu?"
"riki bak yanlış anla-"
"sana kolay gelsin işinde-"
ben bir şey diyemeden riki çoktan yanımızdan ayrılmış hızla üniversitenin çıkışına doğru gitmişti.
"dediğin gibi kıskandı resmen bebeğim. güzel başlangıç çak-ne oldu sana ya?"
"hyung zaten beni seviyormuş..."
sunoo bugünlük derse girmemişti. zaten sunghoon ve jake'in seoul'e geleceklerini öğrendiğinde ikisini asıl çağırma nedeni kıskandırmak değil, sunghoon geldikten sonra beraber gezmek için çağırmıştı. üçlü bir süre gezip eğlendikten sonra kafelerden birine oturmuşlardı.
"şimdi daha iyi misin sunoo?" jake kendi kadar bebek olan arkadaşına sarılmıştı.
"çok eğlendim sizinle evet ama ne kadar mutlu olunuyorsa işte..."
"birden gelmeseydim böyle olmazdı ya." sunghoon kendini suçlarken sunoo kafasını olumsuz manada sallamıştı.
"sorun sen de değil ki. direkt ben de. niye böyle bir şey-" sözümü kesen çalan telefonumdu. san'ın aradığını gördüğümde hemen açmıştım.
"neredesin sen?"
"sunghoon ve jake hyunglarla bir yerde oturuyorum. bir sorun mu var?"
"hayır ama çocuklar riki ile konuşmuşlar ders çıkışında. baya üzgün geliyordu sesi ben de duydum biraz"
"beni dinlemedi bile ben ne yapabilirim ki? tamam yaptığım şey doğru değildi arkasında durmuyorum ama daha bir şey olmadan hemen çekip gitti."
"offf wooyoung ile dışarıya çıkacaktık çıkma teklifi edicektim olacak iş miydi bu şimdi..."
"ya gerçekten mi? çok özür dilerim gerçekten ortam hazırlayalım mı beraber? bunu telafi edeyim edeyim en azından."
"ikiniz de mutlu değilsiniz şu an. sonra teklif ederim bunu düşünmen için değil denk gelişten dolayı söylendim sadece. sen bana konumu at. ben bir şey yapıp edip wooyoung ve jay ile gelirim düzgünce konuşuruz."
"tamaam çok bekletmeyeceksen haber ver. erken gelecekseniz bekleriz. yeni oturduk zaten"
"şu an riki için dışarıya çıkacaklar galiba. ben de o sırada çaktırmadan wooyoung'u alırım çıkarız şimdi. wooyoung riki'nin o halini görünce seni de çok merak etti." san'ın dediğiyle ağlamamak için boştaki elimi sıkmıştım ardından telefonu kapatmış ona konum atmıştım.
"san mı geliyor?"
"eveeet. jay de gelicek ve sürpriz konuğumuz da var."
"nasıl yaa kim? ikisinden biri sevgili mi yaptı. bana haber vermediyseniz döverim sizi" demişti jake hyung.
"gelince görürsünüz"
"gerçekten kötüsün sunoo." jake hyung dudak büzüp bana baktığında omuz silkmiş yeni gelen kahvemi içmeye başlamıştım.
bir süre sonra kafeye giren üçlüyü fark ettiğimde el sallarayak olduğumuz yeri belli etmiştim.
jake hyung ayağa kalkıp jay'e baktığında jay hemen sarılmış.
"benim miniğim gelmiş sonunda ya özlettiniz kendinizi."
san imayla gülerek "sunoo'nun planları olmasa daha da özleyecektik zaten." dediğinde sunoo göz devirmiş "aman aman nasıl plan(!)" demişti.
"siz sunoo'ya laf ediyorsunuz ama sizin de bize anlatmadığınız şeyler de var galiba..?" diyen sunghoon ile san işaret ve baş parmağını yaklaştırmış. "ben birazcık... gerçekten birazcık ruh eşimi bulmuş olabilirim. min wooyoung, sim jake ve park sunghoon"
jake bu şoku atlattıktan sonra asıl konuya geçebilmiştik en azından.
"sabahtan beri hep beraber olduğumuz için daha sunoo'ya söylemeye vaktim olmamıştı. yoksa böyle olmazdı... hala suçlu hissediyorum"
"burada suçlu diye bir şey yok. olan oldu çoktan. keşke daha önce öğrenseydiniz ama ya..."
"sorun ben de. sizin geldiğiniz günün sabahı değil daha öncesinde söyleseydim jay veya san'a böyle bir şey olmazdı. bu arada hala konusu geçmedi ama riki'nin diğer yakın arkadaşı jungwon... jay'in sevgilisi. patlamışken hepimiz patlayalım" demişti.
jay koluma vurduğunda hepsi gülerken jake hala şaşırmakla uğraşıyordu.
"bu bana yapılan en büyük kötülüktü... hani grubun annesiydim ben. sunghoon'dan saklayabilirsiniz baba sonuçta ama anneden saklanır mı?"
"hyung iyice sunghoon hyungun drama queenliğini kapmışsın" diyen san ile wooyoung ise "sen de onlardan almışsın herhalde" demişti.
herkes gülüşürken benim birden yüzüm düştüğünde wooyoung kolumu dürtmüştü. "bozma moralini ya.. sizi bir türlü yan yana getiririz tabii riki'nin inadını kırabilirsek." demişti.
tabii en zor kısım buydu. riki'nin inadını kırmak. bunun ben de farkındaydım.
sunghoon elini kahve bardağından çekmiş "ben mi konuşsam acaba?" demişti.
"daha da ters tepmez mi?" sunoo kararsızca baktığında jay bu durumdan kurtulalım gitsin kafasındaydı.
"bence yeni bi plan yapmayalım sunoo direkt gitsin söylesin."
"evet riki üzgündü baya. sunghoon ile konuştuğunu düşündüm de pek güven vermiyor bence."
"evet ters tepebilir. sevdiklerine karşı aşırı kıskanç biri."
"riki yine hiç şaşırtmıyor. jungwon'u bile kıskanmıştı ya..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ꜱᴏᴜʟᴍᴀᴛᴇ-ᴡᴏᴏꜱᴀɴ ✓
Fanfiction"ne yani dans klübüne bay han benim yerime bir başkan mı getirecek"