Gece yağmurunun ardından eşsiz toprak kokusuyla gözümü açtım. Bugün fazlasıyla önemli bir gündü, evlilik günümdü.
Hizmetliler sarayın her tarafında hazırlıklar yaparken emir vermeden duramıyordum, her şey kusursuz olsun istiyordum.
Evlilik haberini dört bir yana duyurmuştum, herkes gelsin ve bu mutlu güne tanık olsun istiyordum.
Son düzenlemeleri de kontrol ettikten sonra odama, odamıza çıktım.
Kapıyı açar açmaz Atakan konuşmaya başladı.
"Gizem seni istemiyorum, anlamıyor musun?'
"Anlamıyorum."
"Sen gerçekten delisin, deli!"
"Atakan benim olmak istemiyor musun?"
"İstemediğimi daha kaç kere söylemem lazım."
"Öyleyse seni öldüreceğim, düğün günümüzde ölmek ister misin?"
Gülerek söylediğim şey ile geri çekildi, yapabileceğimi biliyordu.
"Böyle uslu olman daha çok hoşuma gidiyor sevgilim, senin için hazırlanan kıyafeti giy ve gel hadi."
Daha deminki tehditkar halimden eser kalmadan oldukça sevecen bir tavırla konuştuğumda yerinden kalktı ve odadan çıktı.
O çıkınca ben de giyinme odama gittim, gelinliğimi giydim ve aynada kendime bakmaya başladım.
Beyaz gelinliğimin üstü simli taşlar ile süslenmiş, eteği ise oldukça uzundu. Fazla iddialı bir gelinlikti fakat bugünün yıldızı ben olmalıydım.
"Kraliçem hazır mısınız davetliler geldi."
Hizmetliye gülümsedim ve odadan çıkıp Atakan'ın giyinme odasının kapısını çalıp içeri girdim.
"Herkes aşağıdaymış gidelim."
Atahan derin bir nefes verdiğinde yürümeye başladı, onu durdurdum ve koluna girdim.
Merdivenlerden inerken herkesin bakışları bize dönüyordu. Bu beni sevindiriyordu, özellikle ablamın bakışları zevkime zevk katıyordu.
Atakan kenarda bize bakan ablamı gördüğünde kulağına fısıldadım.
"Bundan sonra ne istersem alırım Atakan, şimdi gülümse."
İstersem ufak bir büyüyle kendime aşık edebilirdim fakat bana isteyerek aşık olmasını istiyordum.
Merdivenleri inip tam ortaya geçtiğimizde piyano çalmaya başladı, böylelikle ilk dansımız da başladı.
"Gözlerime bak Atakan." Sinirli gözlerini benimkilere değdirdi.
"Bugünden itibaren hem resmi eşim hem de Su Krallığı'nın kralısın."
Fakat o bana cevap vermemekte ısrarcıydı. Biraz sonra bizimle beraber başkaları da dansa kalkmıştı.
"Artık bitirebilir miyiz?"
Atakan belimdeki elini gevşettiğinde kafamla onayladım. Gülerek Atakan'ın annesi ve babasının yanına gittim, büyük bir çabayla onları ikna ettirmiştim. Belki de minik bir tehditle.
"Böyle olmaz ama oğlunuzun düğün gününde bunlar nasıl surat böyle." İçeceğimi yudumlarken konuştum.
Karşımda zoraki gülümsemelerini sunarken artık konuşma yapmanın vakti gelmişti. Tahtımıza çıktık ve kadife yastığın üstünde sunulan taçlarımızı taktık.
"Bugünden itibaren Su Krallığı ve Ateş Krallığı arasında derin bir bağ vardır. Prens Atakan benimle evlenerek Kral Atakan olmuştur. Su Krallığı için elimizden geleni yapacağımızın sözünü veriyorum." dediğimde alkış sesleriyle sözümü bitirdim.
Birkaç resmi işten sonra Atakan kendi arkadaşlarının yanına gitmek için yanımdan ayrılınca ben de Nisa'nın yanına geçtim.
"Artık evli bir arkadaşın var Nisa ." dediğimde gülümsedi.
"Sizi böyle görmek istiyordum ama bu şartlar içinde istemezdim Gizem."
"Bana güven, Atakan eninde sonunda bana aşık olacak. Ablam onun için çok yanlış bir seçimdi."
"Lütfen Gizem, birbirinizi üzmeyin." dediğinde Eylül ve Eda yanımıza geldi.
"Evliliğinizi kutlarım Kraliçe Gizem." Eylül'ün heyecanlı sesinin aksine Eda ürkek bir tavırla onu tekrarladı. "Ablanı neden çağırdın?" Nisa'nın sorusuyla ona döndüm.
"Asıl görmesi gereken kişi o değil miydi? Hatta şimdi onun yanına gidiyorum."
Yanlarından ayrıldım ve ablamı aramaya başladım. Salonun içinde göremediğimde bahçeye çıktım.
Gördüğüm şey ile ateş beynime sıçramıştı. Atakan ve ablam yan yanaydı.
Seri adımlarla yanlarına gittim ve ablamın bileğini sertçe kavradım. Tüm gücümle bileğini sıkarken Atakan beni ondan çekmeye çalışıyordu, diğer elimle de Atakan'ı ittim.
Vücumdaki kanın gittikçe ısındığını hissettim ve ablama en ufak dokunmamda nefesinin kesilmesini sağladım.
"Kraliçe Gizem, yeter!"
Atakan'ın gür çıkan sesiyle ellerimi ablamdan çektim, bir anda nefes nefese yere düştü.
"Git buradan seni öldürmeden buradan git!"
Ablam zorla ayağa kalktı ve yine aynı şekilde saraydan uzaklaştı. Atakan o gidene kadar arkasından bakmıştı.
"Neden beraberdiniz!"
"Sadece konuşmak istedim tamam mı onun hiçbir suçu yok!"
"Konuşamazsın!"
"Sen benim sahibim misin?"
"Seni neden mühürledim sanıyorsun Atakan, beni aldatmaya her yeltenmende derin bir acı çekeceksin. Bu sana en büyük lanetim, daha fazlasını istemiyorsan beni sinirlendirme!"
Atakan sinirle yanımdan ayrılırken arkasından bakıyordum fakat bilmiyordu ki o ne zaman acı çekse ben on katını çekecektim.
İçeri girecekken birisinin önümü kesmesiyle durdum bu Kral Enes'ti.
"Kraliçe Gizem, içeride düğününüz olurken burada ne yapıyorsunuz?"
"Sana hesap mı vereceğim?"
"Sadece minik bir soruydu, cevap vermek istemezseniz anlarım."
"Biraz hava almak istedim hepsi bu."
"Anlatılanlar gibi sinirli biriymişsiniz." Alayla söylediği cümle ile gülümsedim.
"Evet öyleyim Kral Enes, o yüzden beni sinirlendirmemenizi öneririm." diyip yanından geçip gittim.
Kraliçe Gizem, Kral Enes'in yanından giderken arkasında bu durumdan zevk almış bir kişi bıraktığını bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMET KRALİÇESİ (Düzenleniyor)
FantasíaNefes nefese kaldığımda "Bana tüm anılarımı geri ver." dedim. "Daha çok erken." der demez gözüm kararmıştı. Elim Baş Kahin'in boğazına gitti. "Bana hemen anılarımı geri ver!" Kahin daha fazla dayanamadan kafasını hızla salladı, ellerimi boğazından ç...