Anne Yükü

61 17 9
                                    

Ellerimi sıkıca sarıyordum. Ağlamaklı Gözlerle, babamların sedyeyle hızlıca hastaneye girişini seyrediyordum. İstemeden de olsa dinliyordum: bağırışlarını, feryatlarını... korkar adımlarla ilerliyordum.

Banklarda oturan yaşlı insanlar, hastanenin önünde umutla sevdiklerini bekleyen boynu bükük insanlar, kenarlardaki ağaçların altında sigara beraberinde uzunca nefes alan acı çeken insanlar, hastalığın verdiği acıyla yeni tanışmış çocuklar ve bebekler... Nicesi. Her biri bizdik aslında. Her yaşım.

Hastane Binasının girişindeki basamaklardan demir korkulukları, elimle sıkıca tutarak, hafif adımlarla çıkıyordum.

Binaya giriş yaptığımdaki manzara ve o dayanılmaz hastane kokusunu hatırlıyorum. Keskin, sert ve ciğerlerimde dolaşan o koku...

Kapıların arkasında önce Allah'tan sonra doktorlardan şifa isteyen hastalar. Her biri birer beklenti içerisindeydiler. Şu yaşımda gözlerinden anlayabiliyordum. Aralarından geçerken tepeden aşşağı süzüyorlardı beni. Sanki bende bir şeyler seziyorlardı. Kim bilir belki bana baktıklarında geçmişlerini hatırlıyorlardı.

Kapıları yarıya kadar açık doktor odalarının önünden çekinerek yürüyordum ileri. Nereye gideceğimi bilmeden sağa, sola dönerek ilerliyordum koridorlarda. köşeyi döndüğümde Babamı gördüm. Doktor yürürken önüne geçiyor. Ve bir şeyler diliyordu. Lakin doktor suskunluğunu koruyup olamaz anlamında üzgünce kafasını sallıyordu. Ters giden bir şeyler vardı. "Babaa" diye haykırdım uzaktan. Duymadı garibim. Telaştan kulakları kumla dolmuştu sanki. Koşarak yaklaştım ve bacaklarına sarıldım. Sarsıldı babam. Doktorla beraber yüzüme baktılar. Babam kollarımdan tutup, kucağına aldı beni. Başımı omzuna koyup ağlamaya başladım. Ve pek anlaşılır olmasa da ağzımdan çıkanlar şunlardı:

"Baba.. annem nerede? İyi olacak mı?" Dedim. Babam sol eliyle beni tutarken, sağ eliyle sırtımı sıvazlıyordu. Öpüp, kokladıktan sonra:

"Doktorlar annenle ilgileniyorlar Munis'im, iyi olacak annen." Dedi.

Biraz sakinleşmiştim. Ağlamam hızla dindi. Babam göz yaşımı silip yavaşça yere bıraktı beni. Babam doktora:

"Peki hekim bey, ne yapmamız lazım?" Dedi. Doktor bey dönüp:

"Çocuğun önünde konuşmayalım istersen."Dedi.

Babam 'tabi' anlamında kafa sallayarak bana doğru yaklaşıp, diz çöktü. Ellerini saçlarımın arasına koyup hızlıca okşadı ve dedi ki:

"Oğlum, hadi arabanın yanına geç bekle bizi." Kızarak babama:

"Annemi görmek istiyorum ben, anneme götürün beni." Dedim.

Babamlar ikna etmeye çalışıyorlardı. Fakat içimdeki anneye bir şey olacak korkusu ısrarla reddediyordu her şeyi. Behçet Bey danışmandan yaklaşarak babama:

"Refakatçi olarak seni gösterdim. Yerine ödedim." Dedi. Babam:

"Ben senin hakkını nasıl öderim can tertibim." Diyerek sarıldı Behçet Bey'e. Behçet Bey:

"Tertiplik hakkı olsun kardeşim. Hadi dert etme sen bunları. Karını yalnız bırakmayalım." Dedi ve bana döndü. Duymuştum olan biteni. Ses etmedi ve yanıma gelerek:

"Annen iyi olacak, biz yanındayız." Dedi. Bana moral vermek için Narince yanaklarımı sıktı ve hızlıca ayağa kalkıp, kravatını düzenleyip ameliyathaneye doğru yürüdüler.

Başımı yere eğmiştim. Çevremdeki insanların bana bakışlarını seziyordum. Korkmaya başlamıştım. Çareyi hızlı adımlarla dışarı çıkarak buldum. Boş bulduğum bir banka oturuverdim.

Hayatım Cebimde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin