"Kahretsin"
Jungkook elindeki telefonu sinirle yere fırlattı.
Sevgilisi Kim Lalisa beş gün önce ölü bulunmuştu. Lalisa'nın kendi evinde.
Polisler hâla katili arıyordu. Ama tek bir iz bile yoktu.
Öncelikle Lalisa ile herhangi bir ilişkisi olan kim varsa onları araştırmışlardı.
Lalisa'nın annesini, babasını ve Lalisa'nın abisi Kim Taehyung'u, Taehyung'un sevgilisi ve Jungkook'un kız kardeşi Jeon Jennie'yi, Lalisa'nın diğer arkadaşları; Jisoo, Namjoon, Seokjin, Hoseok, Yoongi, Chaeyoung ve Jimin'i. Ve de Lalisa'nın sevgilisi Jungkook'u.
Ama suçlunun onlardan biri olmadığına herkes hemfikirdi. Hiçbir şey çıkmamıştı.
Hırsız, suikastçı ya da ona takıntısı olabileceğini düşündükleri birilerini aramaya koyulmuşlardı.
Jungkook beş gündür kafayı yemişti. Lalisa'yı; kızın gülüşünü, sesini, bakışlarını, saçlarını, yanaklarını, dudaklarını hatırladıkça kafayı yiyordu. Kendine zarar veriyordu.
İçinden bunu yapan piçi yaşatmayacağım diyip duruyordu. Onsuz ne yapacağını bilmeden etrafta dolanıyordu. Ruh gibiydi.
O gün kızı öylece kanlar içinde yerde yattığını gördüğünde aklına ilk gelen şeyi söylemişti "Kırmızı sana hiç yakışmıyor".
Çünkü bir anı gelmişti aklına. Lisa'nın Jungkook'un 25. yaş gününde giydiği kırmızı elbise ve Jungkook'un kıza söylediği cümle "Kırmızı sana çok yakışıyor...".
Anı aklına geldikten sonra da deli gibi bağırarak gözyaşlarını dökmüştü Jungkook, kızın ölü bedenin başında.
O gün bugündür ağlamamıştı. Belki de gözyaşı kanalları kuruduğu içindi. Yada kendine onun ölümünü yediremediğinden.
Jungkook yaslandığı duvardan ayrıldı ve yerden telefonunu,
koltuğun üzerinden de ceketini alıp dışarı çıkmak için kapıya yöneldi. Çıkmadan önce aynadan kendine baktı. Beş günde çökmüş yüzüne, siyahlaşmış göz altı torbalarına, kolundaki jilet izlerine...Vücudundan yayılan alkol ve sigara kokusunu çekti içine gözlerini kapatıp. Kızın gülüşünü duydu kulağında. Burnunu çektikten sonra kapıyı kapatıp dışarı çıktı.
Yan taraftan duyduğu çocuk sesi ile o tarafa döndü. Anne, baba ve çocuk. Lisa ile birlikte evlenmeyi düşünüyordular. Hatta Jungkook evlenme teklifi bile etmişti.
Bir, iki yada... üç çocuk? Ah, ama Lisa'nın bir sınırı vardı. Üç. En azından Lisa'nın deyişiyle.
Kız "Daha çok gencim üçten fazla çocuk yapmam" demişti. Jungkook'ta gülerek "29 yaşındasın bebeğim, bence biraz yaşlandık" demişti. Sonra Lisa ile gencim-yaşlıyım atışmasına girmişlerdi. En sonunda Lisa "Senin ruhun yaşlı Jk " demişti Jungkook'a sarılırken. Ve gülmüşlerdi.
Jungkook bu anı ile acıyla güldü. İçi acıyordu. İçinde bir şeyler parçalanıyordu.
Yağmur başlamıştı.
Adımları onu bir yere götürüyordu. Nereye gittiğini bilmiyordu. Ve bakmıyordu da. Umurunda değildi. Hani şöyle bir söz vardır ya "Nereye gitmek istediğini bilmiyorsan nereye gittiğinin de bir önemi yoktur." diye. Hah. Yanlış. Bir önemi vardı. Çünkü durduğunda geldiği yer, pek de istediği ve önemsiz bir yer değildi.
Jungkook Lalisa'nın evinin önüne gelmişti.
04.21.2019.... Lanetli gün. Bu binaya en son o gün gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Dance
FanfictionBazen hayatta bazı anlam veremediğiniz şeyler olur. Sürekli sorguladığınız, yanıtlarını aramaya çalıştığınız. Ama bu şeylerin cevaplarını bulmaya çok yakınken cevaplardan korktuğunuz o bazı şeyler... Jungkook anlamaktan korkuyordu. Yanlış düşünüy...