Veda, kendi halinde yaşayan bir gençtir. Fakat insanları yakından taniyabiliyor olmasının verdiği güvensizlik ve huzursuzluk, onu hergün insanlardan ve sosyal yaşantısından uzaklaştırmaktaydı. O sebeple psikoloğu Ahmet Recep Gündurmaz ile daha çok görüşüyor ve seanslar gerçekleştiriyordu. Öyle zamanlar oluyordu ki, 2000 evler mahallesinde ki evinden Ahmet bey' in Nevşehir merkez'e bağlı Cumhuriyet caddesinde ki kliniğine, oradan da evine, 2000 evler mahallesine geri geliyordu.
Rutinleşen yaşantısının bu gidişatına artık dur demeyi çok isteyen Veda, yalnızca yazları gelebildiği İstanbul'a dinlenmek ,biraz da kafa dağıtmak ve kız arkadaşı Beren'i görmek üzere gelmişti. Kadıköy'de martıların cıvıltısı içinde ve usul usul köpürerek gelen Marmara'nın güzelliği ile birleşen ikindi güneşinin altında gezinirken, birisinin çok korktuğunu hissetti. Korku kendisine çok yakından da gelmiyordu uzaktan da. Yönelerek gittiği ilk yerde -moda sahilinde- taşların üzerinde ayakta durmakta olan ve emekli memur görüntüsünde ki yaşlanmış yüzü traşlı, siyah beyaz kareli kumaş pantolon ve yaza rağmen kalın kırmızı bir gömlek giyinimli, 65-70 yaşlarında ki bir şahsın yanında buldu kendini. Korku hissi, kokusu ve bulanıklığı yakınlastıkça artıyor, dolayısıyla Veda için bu duruma müdahale etmek dayanılmaz bir hal alıyordu. Veda en sonunda, denize en yakın mesafe de olan son taşlara gelmiş olan yaşlıya "Amcacım" diyerek seslendi ve devam etti: Eğer rica edersem beni biraz dinler misiniz ?
Yaşlı adam: Evet buyur oğlum.
Veda: Teşekkür ederim amca. Bugün kız arkadaşımın ailesi ile tanışacağım, fakat benim kimsem yok. Bir köy okulunda sınıf öğretmenliği yapiyorum. Nevşehir' den bu sabah geldim. Bir büyüğüm olarak, bana büyüklük yapıp, benimle birlikte kız arkadaşımın evine gelir, ailesiyle tanışıp o ortamda ezik ve yalnız kalmama engel olursan çok ama çok mutlu olurum, ve sana çok dua ederim. Yardımcı olabilir misin bana?
Yaşlı : İiiiii, şey, ne yapsak, olmaz! Seninle gelemem.
Veda: Amca kimsem yok diyorum, gel bir yemek yiyelim, bu garip gurbetçiye bir-iki saatliğine büyüklük yapma konusunu biraz daha konuşalım, bir şey kaybetmezsin,ha! Ne dersin ?
Bu konuşma gerçekleşirken yaşlıda ki korku ve heyecan duygularının yerini, mutsuzluk ve hüznün almaya başladığını hisseden Veda, bundan dolayi konuşmayı devam ettiriyordu.
Yaşlı: Gel buraya, lanet olası çocuk! Oraya gelmeme yardımcı ol. Nereden çıktın sen yahu!...
Veda, kız arkadaşı ve kız arkadaşının ailesiyle birlikte daha önce tanışmış olmalarına rağmen, Rıza amcaya anlattığı gibi bir senaryo gerçekleştirdiler. O günden itibaren Rıza amcayla Veda arasında çok büyük bir dostluk kuruldu. Adeta, baba-oğul gibi olan bu ikili, her gün telefonda görüşüyor ve Veda'nın İstanbul' da ki bu günlerinde, çok sık olmasa da yüzyüze görüşüyorlardı.
Veda, bu şekilde çok kişiyle dostluk kurmuş ve kalp kazanmıştı.
Veda, kendisinde olan bu farklılığın sebebini biliyordu. Fakat bu iyi görünümlü, kötü bir şeydi. İnsan türünün yani Homo sapiens' in evrimsel gelişimi sırasında kaybettiği bir organı olan, Jacobson ve cisimciği'nin(organı), Veda' da faal bir şekilde bulunuyor olması iyi, fakat günümüz insanlarin da olmaması kötü olandı.
Veda, tüm insanların ve hayvanların hormon ve çeşitli kimyasal salgılarında ki artış veya azalışlarının kokusunu alabiliyordu. Ondan dolayıdır ki, her insanın kokusu onda sabitti. Karşısındaki veya çevresinde ki tüm canlıların heyecanlarını ,mutluluklarını, hasta günlerini, üzerlerine bulaşmış maddeleri , sevgilerini ve yalanlarını bu yüzden anlayabiliyordu. Veda' nın psikolojisinin sürekli bozuluyor olmasının, insanlara güvenememesinin ve sosyal yaşantısında ki bu aksaklıkların sebebi zaten, buydu...
