"Kalbe Dokunan Kirli Ellerin Parmak İzleri"James Arthur, Train Wreck
Born Human, RoundaboutKanımın vücudumdan çıkıp yavaş yavaş yere sızmasını izliyordum. Kan kaybım giderek artıyordu, her bir saniye beni ölüme daha çok yaklaştırıyordu. Geçmiş, gelecekle yaptığı antlaşma için her seferinde daha büyük yaralar açıyordu. Kan kaybım arttıkça hatıralar gitgide yapboz parçaları gibi yerlerini alıyordu.
Fakat anlamadığım şeyler vardı.
Geçmiş bana büyük bir yalan söylerken gelecek neden ona ortaklık ediyordu? Benim haberim olmadan yaşanan her şeyin bedelini neden yine ben ödüyordum? Neden sorumluları değil de ben ölüyordum?
Güvenmek bir bütündü, yalanın aksine kırıldıkça bitiyordu. Unutmak bir lütufsa, neden ben hatırlamadığım şeyler yüzünden idam ediliyordum?
Hatırlamak. Hissettirdiği duygu ne olursa olsun hatırlamak bir lütuftu. Kaybın kazancıydı.Onun yaşadığını öğrenmek, kendi gözlerimle görmek, ölümünden daha çok yıkıma yol açmıştı. Yaşamasına mutlu olmam gerekirken onun öldüğünü sandığım dört yılın hesabını soruyordum içimde. Çünkü dört yıldır onun ölümünün acısını çekmek, her şeyi tek başıma atlatmak... Zor olmuştu. Çok zor olmuştu. Toprağın üstündeki ölüden farksızdım. ''Hayır. Hayır Niran. Gerçek değil. O-" Dolan gözlerimi elimin dersiyle silip derin bir nefes aldım. "Gerçek değil." Gerçek olamazdı, ölmüştü. Onun ölüsünü görmüştüm. "S-sen öldün-" Sözümü kesen kişi Poyraz'dı.
''Esir.'' dedi Poyraz bana doğru yürümeye başlayarak. ''Doğru zaman değil.'' Doğru zaman. Bana her şeyi açıklamanız için tam zamanı. ''Ne kadarını biliyor?'' dedi kuvvetli sesiyle. Eskisinden daha kuvetliydi. Zaman onu güçlendirmiş miydi? Poyraz yanıma gelip beni kollarının arasına aldı. Bana sarılıyordu fakat ben ona sarılamayacak kadar şok içindeydim. Abim yaşıyordu, benim abim yaşıyordu.
''Unut bunu. Seninle konuşup bir karar aldık, karara uy.'' Poyraz'ın cümlesiyle benimkinin aynısı olan ela gözleri Poyraz'a dokundu. ''Ne kadarını biliyor, dedim.'' Poyraz gözlerini kısarak ona baktı. ''Yaşadığını gördü. Daha ne istiyorsun?''
''Zamanımız yok. Hatırlaması ve öğrenmesi gerek.'' Hatırlamam ve öğrenmem gerek. Benden saklanan her şeyi. Daha ne kadar acıtabilirdi ki zaten gerçekler? ''Şimdi söyle, ne kadarını biliyor?'' Keskin yüz hatları yüzünden gölge düşen gözleri tekrar yüzümde dolaşmaya başladı.
''Herkesin bildiği sıradan şeyleri. Kısaca, hiçbir şeyi. Doğru zaman değil, vazgeç.'' Hiçbir şeyi. Fakat öğrenmek için uğraşmıştım değil mi? Günlerdir kafamın içinde dolaşan sorular ve soruların büyüklüğü arkasına saklanmış kelimelere ulaşmak için sürekli kürek çekiyordum. Ne kadar işe yaramasada, uğraşıyorum. ''Esir, doğru zaman olduğuna emin misin. Hatırlaması için yaptığımız şeyler etki göstermeye başladı.'' Sesli bir nefes verdi ve sarılmasını sıkılaştırarak devam etti. ''Bu gece anlatacaktım bir kısmını.''
''Bizi yalnız bırak Poyraz.'' dedi. ''Daha fazla oyun yok. '' Bana doğru yürümeye başladı. Oyun kurucusu abim miydi? Elindeki çantayı karşısına çıkan ilk koltuğa bıraktı ve bana gözleriyle bahçeyi işaret ederek bahçeye çıktı.
Kafamı kaldırarak Poyraz'a baktım. Endişeli duruyordu. Kaldırmayacağımdan mı korkuyordu? Ben öğreneceklerimden korkuyordum. Cesaretimi toplamam ne işe yarayacaktı ki hem? Hiç. Çünkü cesur olsam da yara alacaktım. Yara almaya hazır olduğuma emin değildim ama hayat zaten ne zaman hazır olmamı beklemişti ki? Poyraz'ın kollarından ayrıldım. Arkamı döndüm ve bahçeye çıktım. Gözlerimi onun üzerinde gezdirdim. Büyümüştü, daha güçlüydü ve daha sertti. Onda tek değişen şeylerin bunlar olmasını diliyorum Tanrım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGINDA ISLANMAK
Roman pour AdolescentsAkdeniz açıklarında bulunan ve harita üzerinde yeri olmayan bir adada yaşayan Niran, küçük bir çocukken adanın bombalanarak yok edilmesi üzerine Ankara'ya getirir. Niran, element yüzüğüne sahip olan bir safkandır. Element yüzükleri, kişilere uygun o...