"Seni tanıyorum. Bir şey biliyorsun ve bana söylemiyorsun."
Küçük bir köy marketinden çıkıp arabaya doğru ilerledik.
"Beni tanımıyorsun. Benimle hiç konuşmadın. Seninle hiç tanışmadım. Sadece polis olarak görevin neyse onu yapıyorsun. Ben de söylüyorum işte. Katil hala aramızda."
"O halde kim?" diye inledi dalga geçerek.
"Bir fikrim var. Yani fikrimiz var." Fatih'le göz göze geldik.
"Sonunda." Lüks arabanın kapı kolunu tutarken bir süre bekledik. O da elini arabanın üstüne dayamıştı.
"Ama bunu sana söyleyemem." Kolunun altından geçip kapıyı açtım. Beni durdurup kapıyı kapattı.
"Neden?"
"Çünkü sana güvenmiyorum." Arada Fatih'le göz göze geliyorduk. Tetikte bekliyordu.
"Neden?" Utanarak gülümsedi.
"Uzun süredir bu ailenin içindesin. Bilmiyorum belki Cesur'un kız kardeşiyle..."
"Bi dakika bi dakika ne!" Yüzü bembeyaz olmuştu.
Fatih sertçe araya girdi. "Sen ve kız kardeşi..."
"Kapat o çeneni!" Öfkeyle Fatih'e baktı. "Öyle bir şey asla olamaz!"
"Neden?" Bu defa sorgulama sırası bendeydi.
"Çünkü zaten sevdiğim bir kadın var." Gözlerini gözlerime kilitledi. Tolga artık bunu yapma diye çığlık atasım geliyordu içimden. Ensemi ovaladım.
"Tamam, nasıl istiyorsanız öyle düşünün."
Öfkeyle arabaya bindi. Hafta sonu piknik için gelen market önünde ve arabada bekleyen insanların bize bakışlarından rahatsızlık duyarak Fatih'le bakışıp peşinden biz de arabaya bindik.
"Nereye gidiyoruz?" Yola bakarak konuşuyordu Tolga.
Fatih telefonunu çıkarıp konumu gösterdi. Tolga kafasını sola yatırıp bir süre konumu inceledikten sonra gülümsedi ve gaza bastı.
Cızırtılı radyo sesi eşliğinde dönemeçli yollardan, muhteşem güzellikteki ağaçların arasından geçiyorduk. Tolga sadece kısa bir süre konuşmamaya dayanabilmişti.
"Hiçbir şey anlatmayacaksanız neden sizinle geliyorum ki!"
"Bizimle gelmeyi sen istedin." dedim itiraz ederek. "Her neyse, çok fazla vaktimiz yok. Cesur anlamadan geri dönmeliyiz."
"O her halükarda anlayacak."
Dudaklarımın içini kemirdim. "Şu iş bitsin de."
"Bade bak, bu tehlikeli olabilir."
"Biliyorum!" diye ani bir çıkış yaptım. "Ama umurumda değil. Bir an önce şu cinayet çözülsün ve bitsin."
"O halde anlatın da yardımcı olayım."
Bu yüzüncü söyleyişiydi. Artık bunalmıştım."Tamam." Omuzlarımı geri atıp kolumu dizlerime dayadım.
"Abla!" Fatih sertçe uyardı beni.
"Ne Fatih ne! Adamla ecelimize gidiyoruz. O olsa ne olmasa ne, her halükarda öleceğim."
Tolga ani bir frenle durdu.
"Ne saçmalıyorsunuz?"İkimiz de şaşkınlıkla sessizliğimizi koruduk. Onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordum.
"Tamam, benden bu kadar. Bu defa gerçekten gidiyorum."
"İsabet olur." diye cevapladı Fatih. Tolga iner inmez direksiyona geçti. "Zaten berbat araba kullanıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomansaBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...