Bölüm 12

100 8 0
                                    

LUCCA

Ağır ve keskin bir sancı içimde ağır ağır ilerliyordu. Bu şimdiye kadar yaşadığım hiçbir şeye benzemiyordu ve bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Gücüm tükenmişti. Sonra bu duygu enkazı altında dakikalar ardı ardına geçti ve doktor bebeğin hala hayatta olduğunu ama birkaç gün daha kritik sürecin devam edeceğini söyledi.

Bu sefer de Beau'nun olduğu yoğun bakım ünitesinin olduğu bekleme salonundaki bekleyişim başladı. İki arada kalmıştım; arafta gibiydim. İçimden bu da senin hayattaki cezan diyordum.

Bekleme odasının bir köşesinde Eva oturduğu koltukta top gibi büzüşmüş, gözleri kapalı bir şekilde kendi kendine mırıldanıyordu. Steve hemen yanı başında oturuyor, onun elinden tutuyordu. Ama o da boş bakışlarını karşısındaki duvara sabitlemişti. Ve kardeşim Isabel, o da tıpkı diğerleri gibi endişeden kasılmış bedeniyle koltuklardan birine çökmüş oturuyordu.

İçimden halimize lanet edip gözlerimi sıkıca yumdum. Gözlerimi açtığımda ise kardeşimi de Eva gibi akıttığı gözyaşlarını silerken yakaladım.

Onlara biraz olsun umut olabilmek için, "Aynı Beau'ya benziyor; çok güzel bir bebek," deyiverdim. Eva'nın nefesinin kesildiğini işittim. "Ama çok minik..." derken sesim titredi. Eliyle ağzını kapatıp hıçkırmaya başladığında Steve onu kollarının arasına aldı. Dakikalar geçerken kimse tek kelime daha etmedi.

Belirsiz bekleyişimiz devam ederken içimde kontrol edemediğim bir öfkeyle bekleme odasında volta atıyordum. Dudaklarımı sımsıkı kapatarak burnumdan hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Bu durum kendimi kapana kısılmış vahşi bir hayvan gibi hissetmeme neden oluyordu. Elim kolum bağlı kalmıştı. En değer verdiklerimin elimden alınıyor olmasını bir türlü kabullenemiyordum. Hayatımı düzene koyan ve çoğu durumda sakinleşmemi sağlayan karım yanımda değildi. Beni sakinleştirebilen tek insan orada öylece yatıyordu.

Bir ara doktora bebeğin durumunu sormak için yanlarından ayrıldım. Geri döndüğümde; içeri girdiğimi gören Isabel ayağa fırladı ve koşarak yanıma geldi.

"Beau uyandı. Seni aradım ama," derken telaşlıydı.

"Ne?"

"Doktor biraz önce yanından ayrıldı. Eva içeri girmek istedi ama doktor izin vermedi. Hala tehlike..."  lafını tamamlayamadan çatılmış kaşlarıma ve acıdan kasılmış suratıma bakıp sustu.

O esnada Eva da dizlerine koyduğu başını kaldırdı ve gözlerini açtı. Ağzından başta tek kelime çıkmadı ama bana beklentiyle bakıyordu. Sonra ağlamaktan kısılmış sesiyle, "Beau uyandı," derken tüm acısı tüm vücudunu kaplamıştı. Adeta transa girmiş gibiydi.

Beau'yu görmem gerekiyordu. Doktorun ne dediği umurumda değildi.

"Doktoruyla konuşacağım," deyip yanlarından ayrıldım.

On beş dakika sonra, Beau'nun yattığı karanlık odadan içeri girerken kalbim yerinden fırlayacak gibi hızla çarpıyordu. Boylu boyunca yattığı hastane yatağının içinde ufacık kalmıştı. Kestane rengi saçları beyaz hastane yastığının üzerinde daha da koyu görünüyordu; dalgalanan siyah su gibiydi. Teni solgundu ama yine de benim güzel karımdı. O yaşlandığında bile parlak yeşil gözleri ve kusursuz yüz hatlarıyla her daim güzel kalacaktı.

Kalbim acıyordu. Öylesine çok acıyordu ki çıkarıp onu yerinden etmek istedim. Onu o şekilde görmek etimi dağlıyorlarmış gibi hissettiriyordu.

Beau benim içeri girdiğimi fark edince yavaşça gözlerini açtı. Birkaç kez zor bela kirpiklerini kırpıştırdı. Önce duraksadı ve hafifçe başını girişe çevirince benim geldiğimi fark etti. Yüzündeki beliren anlık panik ifadesinin beni görünce rahatladığını gördüm.

LUCCA 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin