5

2.6K 219 53
                                    

Zaman kavramı bazılarına göre çok hızlı, bazılarına göre de çok yavaş anlamına gelir. İnsan sevdiği ya da onu mutlu eden şeylerle meşgul ise zaman kavramı onun için hızlıdır ama eğer sevmediği, mecbur kaldığı ya da acılarla meşgul ise zaman kavramı yavaştır. Birkaç dakika bile yıllar sürüyormuş gibidir yavaş ilerleyenler için. Tıpkı bir haftadır Hoseok'ta olduğu gibi.

Beyaz saçlı dirseklerini masasına yaslayarak başını elleri arasına aldı. Aklı esmer arkadaşındaydı. O gün yaşanan krizden sonra arkadaşı durgunlaşmıştı. Elleri kullanılmaz halde olduğu için her şeyde arkadaşına yardım etmişti. Geceleri bile esmerin odasından gelen seslerden uyanıp onun odasına koşmuştu Hoseok. Bundan şikayetçi değildi asla ama arkadaşının bu halleri onu çok üzüyordu.

Hoseok en son 5 yıl önce arkadaşını böyle görmüştü. 5 yıl önce onun toparlanması için elinden geleni yapmış olmasına rağmen tam olarak iyiye gitmemişti. 5 yıldır da iyi olması için elinden geleni yapıyor, bütün planlarına bile dahil oluyordu ama şimdi başa dönmüş gibi hissediyordu.

Kapısı iki kere tıklanıp açıldığında başını aniden kaldırdı beyaz saçlı. Gördüğü yüz ise kocaman gülümsemesini sağlamıştı.

"Jeongguk? Hoşgeldin!" diyerek ayağa kalktı ve hemen kapının yanında duran bedenin arkasına geçip tekerlekli sandalyeyi ittirerek masanın önüne getirdi. Kendi ise masanın arkasındaki sandalyesine oturmak yerine her zaman yaptığı gibi uzun saçlı gencin hemen yanında bulunan sandalyelerden bir tanesine oturdu.

Hoseok yüzünde koruduğu gülümseme ile karşısında sessiz duran gence karşı "Bugün yalnız geldin sanırım?" dedi sakince. Aldığı yanıt sadece ufak bir kafa sallayış ve kısık bir "Hayır," kelimesiydi. Sessiz kalarak karşısındaki gencin devam etmesini bekledi bir süre.

Jeongguk böyleydi. İki yıldır Hoseok'un hastasıydı ve beyaz saçlı ona alışmıştı. Çoğunlukla sessiz kalışına, cümle kursa bile kelimeleri arasında beliren sessizliklerine, bakışlarını her zaman kucağındaki ellerinde tutmasına, çok nadir de olsa aninden gözlerinin içine bakıp ela gözlerinin parıltılarına çok kısa süre şahit olmaya... Hepsine alışmıştı Hoseok.

"Babam bıraktı. Çıkışta biraz gecikeceğini de söyledi."

Beyaz saçlı konuşan gence karşı kaşlarını yukarı kaldırdı ve heyecanla "Bu çok iyi! Öğle yemeğini birlikte yeriz olmaz mı Gguk?" diye konuşmuş, karşısındakinin ifadesiz ela gözlerinin kendi gözleriyle buluşmasını sağlamıştı.

Jeongguk bir süre ifadesiz gözlerini doktorunun gözlerinde tuttu. Bu Hoseok'u her ne kadar afallatsa da belli etmemeye çalışarak gülümsemeye devam etti.

Aradan geçen kısa süre sonra uzun saçlıdan kısa bir "Olur." cevabı gelmiş ve Hoseok'un derin bir nefes almasını sağlamıştı. Jeongguk ise doktorunun derin nefes alışını umursamadan bakışlarını masanın arkasında kalan pencereye çevirdi.

Beyaz saçlı karşısındakinin sessizliğine karşı duraksadı. Bir hafta önce öğrendikleri onun ne yapacağını bilememesine sebep oluyordu. Eskiden olsa hemen konuşur karşındaki küçüğünü de konuşturmaya çalışırdı ama şimdi her şey ortadaydı. Arkadaşının durumu ve iki yıldır hastası ama hastadan çok kardeş gibi gördüğü gencin bu halde olma sebebini... Ah, cidden ne yapacağını bilmiyordu.

"Gguk!" dedi aniden beyaz saçlı. Sesi biraz yüksek çıktığı için Jeongguk'un garip bakışlarına maruz kaldı bir süre. Sonra gözlerini kapatarak kafasını iki yana salladı. Jeongguk ise doktorunun bugün bir garip olduğunu düşünüyordu.

"Neler yaptın bu hafta?" diye sordu Hoseok gözlerini açıp. Jeongguk ise bakışlarını her zaman olduğu gibi kucağındaki ellerine çevirdi ve sessizce "Her zaman ki gibi..." dedi.

Only Then | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin