0.7

77 15 36
                                    

Wooyoung, San'ı evine bıraktıktan sonra kendi evine doğru yola çıktı. Eve doğru giderken aklından Mingi'ye neler yapacağını düşünüyordu. Ona hiç unutamayacağı bir anı verecekti.

Evine varmasına az bir süre kalırken cebindeki telefonun titremesi ile telefonunu cebinden çıkardı ve arayanın kim olduğuna baktı.

*Changbin arıyor...*

Büyük bir heyecan ile telefonu açtı, kulağına götürdü ve konuştu.

"Efendim Changbin?"

"Onu getirdim. Mekanda sizi bekliyor."

"Tamamdır Changbin, sen hariç diğerleri gitsin. 5 dakikaya ordayım."

"Tamamdır."

Wooyoung aldığı haber karşısında tekrar sinirlendiğini hissetmişti. Aklında Mingi'nin San'a vurduğu an canlandığında elini yumruk yapıp direksiyona vurdu.

"Bunun bedelini ödeyeceksin Song Mingi."

Evine doğru giden yolu hızla tamamlandı ve birkaç saniye içinde üzerini değiştirerek tekrar yola koyuldu.

Depoya geldiğinde yüzünde beliren büyük sırıtışı saklayamadı Wooyoung. Mingi'ye sevdiği çocuğa dokunmanın nasıl bir bedeli olduğunu gösterecekti.

Depoya girdi ve odanın dışında bulunan düğmeye bastı böylece odayı aydınlatan tek ışığı açmış bulundu.

Derin bir nefes aldı ve kapıyı açtı.
Karşısında elleri, ayakları ve gözleri bağlı Mingi duruyordu.

Beyaz gömleğinin kollarını dirseğine kadar sıvadı ne de olsa işini yaparken rahat olması şarttı.

İşkence aletlerinin bulunduğu yerin yan tarafında bulunan su dolu kovayı eline aldı ve Mingi'nin kafasından aşağı boşalttı.

Suyu döktüğü anda Mingi kafasını sağa sola salladı ve etrafına bakınmaya çalıştı.
Gözleri de kapalıydı bu yüzden nerede olduğunı anlamaya çalışıyordu.

Wooyoung gözlerini devirdi ve Mingi'nin gözündeki siyah bez parçasını çıkardı sonra da rastgele bir yere fırlattı.

"Wooyoung? Sen mi kaçırttın beni?"

Wooyoung büyük bir kahkaha attığında Mingi yavaştan korkmaya başlamıştı. Wooyoung bir anda ciddileşerek çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladı.

"Bugün olanlardan sonra cidden seni rahat bırakacağımı mı sandın?"

"Kes sesini ve bırak beni."

Wooyoung alaylı bir tebessüm ettikten sonra Mingi'nin çenesini daha çok sıktı ve kendine doğru çekti.

"Üzgünüm Song Mingi bu gün yaşananların bedelini ödemeden gidemezsin."

Wooyoung elini yumruk yaptı ve Mingi'nin yanağının biraz üstüne vurdu.
Sonra bir kere daha ve bir kere daha..

Ardardına yumruk attı Mingi'ye.
Şimdiden dudağından ve burnundan kan gelmeye başlamıştı.

"Şimdi Song Mingi sana iki seçenek sunuyorum."

Wooyoung masanın üzerinde duran makası alıp oynarken Mingi'ye bakıyordu.

"Şuan San'a yaptıkların için af dilersen hafif kurtulabilirsin ama yok diyorsan olacaklara katlanacaksın."

"O salak San adam olsaydı da beni satmasaydı. Elinden geleni yap Wooyoung senden korkmuyorum."

"Pekâlâ."

Mingi'nin konuşmasıyla daha çok sinirlenmişti Wooyoung. Birkaç adımda yanına gitti.

Elindeki makası karın boşluğuna sapladıktan sonra Mingi'nin yüz ifadesine baktı. Acıdan alnına ter birikmiş, bağırmamak için kendini sıkıyordu.

Bir anda makası çektiğinde Mingi acıyla inledi.

"B-bunu. N-neden. Y-yapıyorsun.?"

Wooyoung gelen soruyla yumruğunu kan akan yere indirdiğinde mekanda Mingi'nin çığlığı yankılandı.

"Sen benim sevdiğime dokunma cesaretini gösterdiğin için."

Tekrardan masaya yöneldiğinde gözüne küçük ama kalın bir çakı takıldı.

Eline aldı ve şöyle bir baktı çakıya.

"Hmm bununla bileklerini kessek intihar etmiş sayılırsın değil mi?."

Wooyoung çakı ile birlikte Mingi'nin yanına tekrar geldiğinde bileklerine ufak ufak çizikler atmaya başladı.

Mingi acıyla inlerken Wooyoung'un aklında San'ın karnına yumruk yediği andaki yüz ifadesi canlanıyordu. O an aklında oldukça da daha çok sinirleniyordu.

çakıyı bir yere fırlatıp sinirle Mingi'nin saçlarına asıldı. Mingi acıyla inlerken Wooyoung yüzüne ardı ardına yumruk indirmeye başladı.

"San'a dokunmayacaksın!"

Mingi'nin ağzından kan gelene kadar yumruklarını yüzüyle buluşturdu Wooyoung. En sonda da Mingi'yi geriye ittirerek yere düşmesini sağladı ve başını yere vurdu.

Siniri onu ele geçirirken sinirle elini duvara vurdu ve hızlı adımlarla ordan çıktı. Biraz daha durursa Mingi'nin sonunun geleceği aşikardı.

"Changbin!"

Wooyoung'un sesi mekanda yankılandığında Changbin koşar adım yanına geldi. Wooyoung'un gözlerinden alev püskürüyordu resmen.

"Wooyoung iyi misin sen?"

"Şu içerdekini hastaneye götür. Eğer uyanır şikayetçi olursa ne yapacağını biliyorsun."

"Tamam Wooyoung da sen iyi misin?"

Wooyoung birkaç dakika duraksadı ve iyi olup olmadığını sorguladı. Az önce neler yapmıştı öyle ama hepsi sevdiği içindi.

Hepsi Choi San içindi...

"İyiyim ben. Sen git onu hallet hadi."

Changbin onu onaylayıp gittikten sonra Wooyoung dalgın bir şekilde mekandan çıktı. Arabasına binip yola koyuldu. Birkaç dakikada evine vardığında soğuk bir duş alıp kendini yatağına bıraktı. Aklı ve kalbi karmaşık bir hale gelmişti. O öyle bir insan değildi. Ona neler oluyordu?

"Tanrım bana ne oluyor?"

...

Yavaştan batmaya başladık sanki eheh

Umarım beğenirsiniz 💕

13.08.22

SAYEWOO °WOOSAN°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin