Arel'den...
36 gün... Hayallerim yıkılalı sadece 36 gün olmuştu...
Bu süreçte ne Öykü, ne babam, ne Araz, ne Ege, ne Deniz abla... Hiçbiri ile doğru düzgün konuşmamıştım. Tek yaptığım yatakta oturup ağlamak ve gerçeği hatırladıkça daha çok ağlamaktı.
Küçük bir çocuktum. Annem olmadı. Babam cerrah olduğu için ekonomik durumumuz çok iyiydi ama buna rağmen mutlu olamamıştık. Kendi annem bana bir kere bile 'kızım' demedi. Ben evcilik de oynamamıştım hiç. Diğer çocukların oynadığı başka neşeli oyunları da.
Tek bir hayalim vardı; Masum bir çocuğa iyi bir anne olmak.
Olamadım.
Olamayacağım da.
Bu cümleler kafamın içinde dönüp duruyordu. Öykü hep yanımdaydı ama ona da boş boş bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Şu an dinlediğim şarkıda dediği gibi;
"Sanırım duygusuz bir canavara dönüştüm..."
Çalan kapı ile başım kapıya doğru döndü. Öykü, dışarı çıkmıştı ve anahtarını aldığına emindim. Aklıma eve gelebilecek başka biri gelmiyordu. Araz bana her gün mesajlar yazsa da cevap veremeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. En son bir işi yüzünden şehir dışına çıkacağından bahsetmişti. Ege'nin sınavı geçmişti. Ama nasıl geçtiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Kapı ısrarla çalmaya devam edince masanın üzerinde duran şalımı alıp başıma doladım. İyi olduğundan emin olduktan sonra kapıyı açtım. Buradan lavaboya gitmek ve duş almak dışında bir kere bile çıkmamıştım. Şimdi ise yürümek bile garip geliyordu.
Nihayet ev kapısına ulaşınca kapıyı açtım.
"Sürpriz!" Karşımda neşeli bir Araz bulmayı beklemiyordum. Konuşmak yerine gülümsemeye çalıştım, tabii ki beceremedim.
En son ne zaman konuştuğumu bile hatırlamıyordum ki.
"Hadi gel, seni götürüyorum!" Yine konuşmayı beceremeyince kaşlarımı çattım.
"Konuşmama yemini mi ettin kızım?"
Gözlerimi devirdim bu sefer de.
"Üzerini değiştirecek misin yoksa hemen gidelim mi?"
"Gelmiyorum ben." Kendi sesim bile o kadar tuhaf gelmişti ki o an.
"Oha! Sen konuşuyorsun!" dedi yapmacık bir heyecanla. Araz'ı bile bu hallere düşürdüm ya...
"Galiba evet."
"Tamam hadi git, üstünü değiştir!"
"Nereye gidiyoruz ya?"
"Sürpriz, dedim ya! Beş dakikan var. Yoksa ben götürürüm seni." Ben üstümdeki pijamalar ile gayet mutluydum oysaki.
Ayaklarımı sürüye sürüye odaya girdim ve dolabı açtım. Yüzyıllardır görmediğim kıyafetlerle doluydu dolap. Siyah tunik ve beyaz, kumaş pantolon giydim. Beyaz renkte bir de şal taktım. Makyaj sevmediğim için sadece yüzümü yıkamak ile yetindim.
Ufak kol çantamı ve telefonumu aldıktan sonra çıktım odadan. Araz hâlâ kapının önünde dikiliyordu.
"Sonunda! Hadi gel!" Heyecanı yapmacık mıydı yoksa sahi mi, onu bile anlayamayacak durumdaydım.
"Öykü?" diye sordum. "Haberi var. Gel, hadi!" Ben hala hareket etmeyince elimden tutup evden çıkardı. Çıkarken kapıyı kapatmaya fırsat bulmuştum hiç değilse. Hızlıca spor ayakkabılarımı da giydikten sonra aşağı indik. Arabasını tam evin önüne fark etmişti. Ön kapıyı bana açınca oturdum ve dışarıyı izlemeye koyuldum.
Aklıma Haydar'ım gelmişti. Küçük kedim bir hafta önce hastalandığı için Öykü onu veterinere götürmüştü. Belki onun yanına da giderdik.
Yaklaşık yarım saat sonra bir yerde durduktan sonra Araz kapımı açıp beni indirdi. Onu takip ederek büyük kapıdan içeri girince kocaman açıldı gözlerim.
Lunaparktaydık...
Uzun zamandır gelmemiştim bir lunaparka. Ama çok severdim.
Uzun zaman sonra hissettiğim mutluluk ile Araz'a döndüm. O ise bir sürü bilet almış, bana gülümsüyordu."İlk neye binmek istersin?" Şöyle bir göz gezdirdim etrafa. Gondola takıldı gözlerim. Hem korkunç hem eğlenceli bir histi benim için gondola binmek. Tarif edemezdim.
"Gondol!" diyerek elimle işaret ettim. Bir anda ufak bir çocuk olmuştum sanki.
"Tamam, hadi gel, gidelim!" Araz'ı beklemeden önden ben koşturdum. Araz görevliye biletleri verince en uca oturduk. Özellikle istemiştim burasını. Hiç en uca binmemiştim ve sonuna kadar korkmak, eğlenmek istiyordum.
"Arel, düşmeyiz, değil mi?"
"Orası muamma. Sen hiç gondola binmedin mi?"
"Ben birkaç sefer dışında hiç lunaparka bile gelmedim. Gondola hiç binmedim ama merak ediyordum. Sen istemesen ben isteyecektim zaten."
Ona gülüp beklemeye başladım. Gondol neredeyse tamamen dolunca hareket etmeye başladık. Gittikçe hızlanıyorduk. Eğer önümdeki bariyere ve Araz'a tutunmasam muhtemelen düşmüş olurdum. Ta en yukarı kadar çıkınca çığlık atmaya devam ettim. Aynı anda kahkaha da atıyordum. Araz ise yanımda dua ve küfür arası şeyler söylüyordu. Aşağı inerken midem bulansa da bu his çok güzeldi.
Benim ısrarımla iki tür daha bindik. Son turda, en yukarıdayken ise aklımı durduracak bir şey oldu.
Kitaplarda böyle sahneler hep dönme dolapta olurdu. Dönme dolap durur, kız ve erkek en üstte kalır. Erkek kızı öper falan filan...
Oysa şimdi gondolun en ucunda, en yukarıdaydık. Ve Araz bana bakarak tek bir cümleyi bağırıyordu.
"Seni seviyorum Arel!"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Selam.Şu an çok iyi bir dönemden geçtiğim söylenemez ama bölümsüz kalın istemedim.
Merak etmeyin, Texting dolu ve eğlenceli bölümlerde gelecek.
Araz da bir aşka adım attı falan.
Kitabın okunması cidden çok hızlı artıyor, bunun için de teşekkür ederim.
Başka diyebileceğim bir şey yok sanırım.
Görüşürüzzz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat Bey -Texting- ✓
HumorSiz: Avukat Beeeeey Avukat Beyciğim: Buyurun? Siz: Bekar mısınız? Avukat Beyciğim: Pardon? Siz: Klavyeme tüküreyim bakar mısınız yazacaktım ben... Siz: Kusura bakın. Siz: Yine de cevap verin bari bekar mısınız? Kapak Tasarımı için @esraav20'ye teşek...