•elinde değil

2.3K 66 33
                                    

ogeday'dan

nisa'dan ayrıldıktan sonra ardıma bakmadan terastan çıktım. sanki ayaklarıma tonlarca ağırlık vermişler gibi merdivenlerden zar zor iniyordum. en sonunda pes edip merdiven korkuluklarına tutundum. nisa'nın gözlerindeki yorgunluğun, cümlelerinin ağırlığının sebebi olmayı yedirememiştim kendime. derin nefesler alıp gözlerimi kapattım. gözlerimi yumar yunmaz nisa'nın döktüğü göz yaşları gelmişti önüme. gözlerimi sıkıp hızlı hızlı yüzümü iki yana salladım. yok gitmiyordu önümden. pes edip merdivenlerden hızlıca inmeye çalışmaya devam ettim. bihter'in katına gelince düşünmeden kapısını tıklattım. kısa süre içinde kapıyı açtı.

baş parmağımı terasa işaret ederek:

-söyle ona telefonunu açsın.

cevap beklemeden çıkışa yöneldim. motorun yanına gelince kaskı kavradım. vücudum o kadar ağırlaşmıştı ki kafamı kaldıramıyordum bile. beni izlediğini varsayarak ona daha fazla rahatsızlık vermeden defolup gitmek istiyordum.

evimize gelmiştim. bu sefer beni karşılayan nisa değil kedileri olmuştu. benden bekledikleri ilgiyi alamayacaklarını anladıklarında mırlayıp evde olmadığımızda yaptıkları gibi çekmeceleri karıştırmaya gitmişlerdi. biraz olsun kendime geleyim diye buzdolabından su çıkarmaya gittim. dolabı açtığımda karşımda nisa'nın her ben eve geç geldiğimde yaptığı gibi bana ayırdığı akşam yemeğini dolaba bıraktığını gördüm. bu evden çekip gitmeden hemen önceki yaptığı yemekti. her akşam yemeğine yetişemediğimde ben işten gelip banyoya girdiğim an dolaptan çıkartır,ısıtırdı. sonra büyük bir zevkle masada karşıma oturur yemek yiyişimi izlerdi. yüzümdeki tebessüme engel olamayıp dolaptan yemeği çıkarttım, ocağa koydum. saat akşama doğru geliyordu ve ağzıma bir lokma bir şey almamıştım. tencerenin kapağını açtığımda özenle sardığı sarmalarla karşılaştım. yüzümde hüzünlü bir tebessüm oluşmuştu. "nisa'm" deyip iç geçirdim. yine mutlu olduğumuz bir güne dalıp gittim.

geçmiş bir zaman

nisa ile ilişkimizin başlarındaydık. beraber yarışmaya katılacağımız için olabildiğince ilişkimizi göz önünde yaşamamaya çalışıyorduk. bu yüzden günümüzün büyük bir bölümü evimde geçiyordu. nisa'da bende tam bir evcimendik. açıkçası benim en eğlendiğim zaman, onunla baş başa kalıp birbirimizle vakit geçirdiğimiz zamanlardı.

beraber antrenman yaptıktan sonra koltukta boylu boyunca uzanmış, nisa'yı da iki kolum arasına almıştım. nisa büyük bir keyifle uygulamadan garip garip efektleri, yüzümde deniyordu. bana yeterince komik gelmese de nisa'nın attığı kahkahaları duymak şu sıralar en keyif aldığım şeydi. gözlerimi gülüşünden ayıramıyor olmuştum. en son köpeğe benzer bir efekti yüzümde denerken kediler de yanımıza gelmişti. telefona yansıyan görüntümle ürkmüşler, bulundukları koltuğun tepesinden kendilerini yere atlamışlardı.

nisa:

-hih! hiçbir şey yok, hiçbir şey yok bebeklerim benim.

yanı başımda uzandığı koltuktan kalkıp kedileri sakinleştirmeye çalışmaya, yanlarına gitti. "ogeday, ne geçiyordur akıllarından şimdi kim bilir? evde tehlikeli bir şey var sanacaklar" dedi. nisa, kedilerini çocuklarıymış gibi görürdü. ayağa kalkıp ben de yanlarına gittim. boşuna endişelendiğini ima ederek "yok canım, unutmuşlardır şimdiye. hah, bak gidip yine çekmecelere karıştıracaklar. bak, bak şunlara bak girdiler bile." ayağa kalkıp bir süre gülümseyerek kedileri izledikten sonra bana döndü.

elini karnına götürerek:

-ogeday, ben acıktım galiba ya.

-valla bende öyle.

AYRILIKTAN MEDET  || OGNİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin