Telefonum defalarca çaldı ama açamadım. Cesur'un öfkeli sesini duymak istemiyordum. Aslında yüz yüze de konuşmak istemiyordum.
"Endişelenme, konu sen olunca Cesur için akan sular durur."
Tolga bunu gerçekten mi yoksa alay ederek mi söylemişti ayırt edemedim.
"Ya sen Cesur'u tanımıyorsun ya da ben.""Ben yanındayken sana hiçbir şey yapamaz."
Elimi siyah formal elbisemin cebine soktum.
"Aksine sen yanımda olduğun için her şeyi yapabilir."Omzunu omzuma vurdu.
"Rahat ol, sen yanlış bir şey yapmadın Bade.""Yalan söyledim." Keyifsizce karşıya baktım.
"Söylemeseydin buraya gelemezdin."
"Yine de bu yanlış."
"Kendi yaptıklarına saysın şerefsiz."
"Tolga ama ya..."
"Tamam, nereye gidiyoruz?"
"Bilmem." Sahil yolundaki dik yokuştan aşağıya doğru indik. Güneş insanın beynini eritecek kadar sıcaktı.
Fatih'le Sude biraz ara bırakarak arkamızdan geliyorlardı. Sude'nin gülücük seslerini, Fatih'in mırıltılı konuşmasını duyabiliyordum. Sanki ilk kez değil de aylardır birbirlerini tanıyorlarmış gibi.
"Atilla'yla buraya hiç geldiniz mi?"
"Hayır." Şaşırarak bana baktı. "Buraya ilk kez seninle geliyorum."
Avuç içlerini pantolonuna sildi. Omuzlarını geri atıp rahat bir nefes aldı. Onunla ilk kez buraya gelmem onu biraz heyecanlandırmışa benziyordu.
"Harika, sen de bilmiyorsun yani."
"Bunu bilmeyi en az senin kadar çok istiyorum."
Anlamsızca yüzüme baktı. Ardından burası olduğunu tahmin ettiğim kafenin önünde durduk. İçeriden heyecanlı bir kafe çalışanı çıktı ve yüzündeki abartılı gülümsemesiyle bizleri selamladı. Aslında daha çok Tolga'yı selamladı demeliyim. Göz iletişimini benden daha çok Tolga'yla kurmayı tercih ediyordu.
"Buyurun hoş geldiniz."
Ona bakarak sırıtmaya devam etti. Bozuntuya vermedim. Tolga gülümseyince ona kötü kötü baktım sadece. Sessizce içeri girdik.
Lambaya takılan pervanenin esintisi içeri girer girmez yüzümü okşadı. Cam kenarındaki küçük ahşap masaya doğru ilerlerken içeri giren güneş ışığıyla birlikte kafenin içindeki toz parçacıklarının havada süzülüşünü seyrettim bir süre.
Tolga etrafı dikkatle inceliyordu. Fatih ve Sude de gülerek yanımıza geldi.
"Sizi görmek çok iyi geldi."
Karşılıklı oturmak için yerimizi aldığımızda Sude gülerek Tolga'nın yanına oturup kolundan tuttu.
Tolga, onun bu cilveli hareketlerinden rahatsız olmuşa benziyordu. Boğazını temizleyip kolunu aşağı indirdi. Kısa bir an tuhaf bir bakışma oldu aramızda.
Sude hiç bozuntuya vermeden gülümsemesine devam etti. Tolga'dan yüz bulamayınca Fatih'le yarım kalan anılarını anlatmaya geri koyuldu.
"Bir gün beden dersinde bir hareketi yapamamıştım. Herkes bana bakıp kahkahayla gülüyordu. Çünkü ben herkesin gözünde her zaman aptal sarışındım. Ta ki Tolga bana elini uzatana kadar. O günden sonra bir daha hiç ayrılmadık."
Aşkla Tolga'ya baktı. Tolga'nın yüzü pancar gibi kızarmıştı. Gülerek bunu kapatmaya çalışırken bir anlığına daha göz göze geldik onunla. Kaşlarımı kaldırdım. Derin bir nefes alıp bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görevimiz Mutluluk
RomansBebeğini kaybeden acılı bir anne ve bebeğine süt anne arayan terk edilmiş bir babanın aşk ve ihanetlerle çevrelenmiş sıra dışı sürprizlerle dolu hayat hikayesi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Keyifli okumalar...