Bölüm 27

14 5 0
                                    

Kadının ondan kendisi orta yaşlıymış da karşısında ondan çok çok daha genç biri varmış gibi bahsetmesini garipsedi. Ama yine de başıyla onayladı bir gülümseme ile. Bardakları kurutan çalışanın yanı başındaki lavaboya iki tane kirli bardak bıraktı ve suyu açtı.

Bardakları kurutmayı bitiren diğer çalışan onları umursamadan bu sefer küçük bir tabağa uzandı.

"İş bulabildin ki buradasın, değil mi?" diye devam etti enerjik bir sesle. Barmen olarak dün gece çok geç saatlere kadar ayakta sürekli çalışmış olmalıydı ancak ona rağmen hâlâ yüzünü büyük bir gülümseme kaplıyordu.

Klus, "Evet, bulabildim," demekle yetindi ve bu sevimli kadına da bulduğu işin detaylarını açıklayan rahatsız edici kelimeleri sarf etmek yerine konuyu değiştirdi.

"Geceleri barmen...lik yapıyorsun ancak gündüzleri de... mi çalışıyorsun?" diye sordu.

Kadın başıyla onaylayarak "Bu aralar biraz fazladan mesaiye ihtiyacım var," dedi aynı gülümseme ile. Ama bu gülümsemenin ardındaki gerçeği Klus görebilmişti. Maddi olarak sıkıntı çekiyordu. Belki de dün Klus'un durumunu -aç, parasız ve evsiz- rahatlıkla anlayabilmesinin ve ona yardım etmesini sebebi buydu.

Klus kadının gülümsemesine karşılık vererek "Umarım işler senin için... yoluna girer," dedi. Bu sırada kadın küllü sarı saçlarını arkada bağlayarak elindeki iki bardağı yıkamaya koyulmuştu.

Klus bir an fıçılara baktı. Sonra bir an için birinin elindeki bezi dikkatle çevirmesine diğerinin ise suyun altına tabağı sokarak sabundan arındırmasına baktı. Muhtemelen buraya birkaç gün süresince gelemeyecekti ve burası Dünya için en iyi şansıydı. Malikâneye götürülecekse orada, buradaki kadar çok kişiye ulaşamazdı.

Zamanı azalıyordu, bir karar vermeliydi.

Duraksadı sertçe yutkundu ve en doğal ve saf gülüşüyle kadına döndü.

"Bu arada ben senin ismini... hâlâ bilmiyorum," dedi. Kadın ise bu cümleye karşılık hafif flörtöz bir tavırla karşılık verdi.

"Ben de seninkini bilmiyorum." Başını işinden kaldırıp gülümsedi. "O zaman eşitlenmiş mi oluyoruz?"

"Ben," çok kısa bir duraklama yaşadı ve kızın bunu dil eksikliğine bağlamasını umarak devam etti. "Aleksander."

O duraksamasını kapatmak için hızlıca ekledi. "Aleks'i kullanıyorum. Şimdi eşitleme sırası sende."

Bayan Dorothy'nin farklı isim verdiğinden haberi olabilirdi ama Klus kendi ırkındaki nadir isimlerden olduğundan ve bu isim şehirdeki diğer Angekarta ya da Daekartalardan birine ulaşsa ortalıkta bu kadar rahat dolaşamayacağına emindi.

Kız ise hafif bir gülümseme ile "Ben de yarı kuzeyliyim," diye eklediğinde Klus asıl belayı şimdi başına sardığını fark etti ama bozuntuya vermeden şaşırdığını belirten bir ifade koydu yüzüne.

"Ekaterina," dedi daha kısık bir sesle. Ses tonlaması, isimdeki vuruşları, harfleri çıkarma tarzı ve normal sohbetteki aksanı ele alındığında Kuzeyli dilini bilmediğini rahatça çıkarabildi Klus. Ama yine de küçük bir ihtimal biliyor olabilirdi, o bir barmendi ve yarı Kuzeyliydi. Buradaki insanlarla konuşarak İblis Şehri dilindeki telaffuzunu geliştirmiş de olabilirdi. İsim, dil konusunun daha fazla üzerinde durulmaması için kendisine meraklı bir görünüm katarak arkadaki fıçılara baktı. Kendini en az tehlikeye atacak soruyu bulmak için kendine zaman tanımadan direkt sordu.

KANATLARIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin