Bölüm 2: İntikam

696 33 5
                                    

Yeni bölümden hepinize merhabalar çiçeklerim hoş geldiniz bölümüme🌼
Keyifli okumalaaaaar 🎈

Herkes o kadar telaşlıydı ki sözümüz yapıldıktan sonra buna bünyem daha fazla kaldıramadığı için ve o aptal Ömer'in suratını daha fazla göremeyeyim diye kendimi odama kilitledim. Ve kına bitene kadar da buradan çıkmaya niyetim yoktu. Ama ben yinede ne olur ne olmaz diye kınanın önceden olacağını bildiğimden İstanbul'da kendime elbise diktirmiştim.

Straplez kırmızı uzun ve yırtmaçlı bir elbiseydi. Ayrıca oldukça sade ve oldukça şık bir elbiseydide.

Heja kadın anneme ve Evîn anaya bana getirdiği takıları takmamda ısrarcı olduğu için kuyumcu gibi gezecektim tüm gece ve bu yüzden dışarı çıkma niyetinde değilim. Evîn anaya altınların çok fazla olduğunu söylediğim de bana az bile olduğunu ayrıca takmam içinde duygu sömürüsü bile yapmıştı. Ve bende buna kanmıştım.

Özel bakın hiç abartmıyorum dirseğime kadar bir bilezik , üç tane yüzük, koca koca ama zarif küpeler, iki tane kolye bunlardan biri tuğralı diğeri M Ö harfli yaptırılmış altınlardı. Ayrıca kemer altınlar da vardı ama asla onları takmayacaktım.

- Saatlerdir oturuyorum ve kimse bir kere bile iyi miyim yoksa kötü müyüm diye bile mesaj atmamıştı. Dedem bile gelip bana bakmamıştı.

Tam telefonu elime alacakken kapımın tıklatıldığını duydum. Açmaya niyetim yoktu kapıyı. Bir süre bekledikten sonra kapı sesinin durduğunu hissettim. Kına gecesi onların konağında olacaktı ve benim ne o konağa nede o şerefsizin yüzünü görmeye niyetim yok.

Biraz odamda oturduktan sonra kimsenin halimi hatrımı soracağının olmadığını anlayınca ayağa kalktım. Bu duruma sevineyim mi yoksa üzüleyim mi bilemedim.

Zarif ve krem renginde olan topuklu ayakkabımı çıkarmaya kalkıştığımda telefonum çalmaya başladı. Yatağın yanındaki komodinin üzerinde duran telefonumu elime aldığımda erkek kardeşim Adar arıyordu.

Beni işi düştüğü zamanlarda arardı. Gözlerimi devirip meşgule attım ve yatağın üzerine bıraktım telefonu. Tam doğrulurken bir kez daha telefonumun çaldığını duydum. Ekrana baktığım da yine Adar arıyordu.

Bu sefer telefonu açtığımda ne istediğini tam soracakken "Mihri hemen konuşmamız gerek" dedi telaşla.

Bir kaç saniye duraksadıktan sonra konuşmaya başladım. "Odama gel Adar" deyip telefonu kapattım.

Ciddi bir şey olduğunda bana hep Mihri derdi. Güneş ve ay demektir. Kimi zaman Adar için güneşi kimi zamanda ay'ı temsil ediyormuşum. Bazen gününe güneş gibi doğuyor bazende gecesini aydınlatıyormuşum. Öyle diyor.

19 yaşında olmasına rağmen hiç bir zaman beni üzecek bir şey yapmadı. Hayatta iki aşkı vardı bir annem iki ben. Onun sadece ablası değil, annesi, sırdaşı, arkadaşıyımda. Bana abla diye hitap eder ama Mihri diyorsa sıkıntı büyüktür demek.

Odamın kapısına yöneldiğimde hızla kilidi açmaya başladım. Kapıyı açtığım anda Adar nefes nefese karşımda dikiliyordu. Aynı abim gibiydi siyah kaş, siyah göz ve uzun saçlarıyla.

Telaşla yüzüne bakıp "Gel" dedim ve kolundan tutup içeriye doğru çektim. Hızla nefes alıp verdiğinde sakinleşmeye çalışıyordu. Yatağımın üzerine oturup kapıyı eliyle işaret etmeye başladı. Anlam vermeye çalışarak baktığımda ona doğru gidip yanına oturdum.

"Adarım sakin ol" dedim. Elimi sırtında sıvazlamaya başladığımda biraz daha sakinleşmişe benziyordu.

"Mihri kapıyı kilitle önce" dediğinde bir an bile tereddüt etmeden ayağa kalkıp kapıyı kilitledim.

BERCESTE (Mihriban &Ömer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin