Görkemli şatonun en karanlık en korkutucu köşesinde, minik bir kafesin içindeydi minik kuş. Korkuyor, üşüyor çok çaresiz ve özellikle de yalnız hissediyordu. Tek umdu bir gün küflenen telleri kırıp özgür olabilmekti. Öyle de oldu, şatoları sarsan depremler sonunda kafesi de parçalamıştı. Sıra kırılan kafesi gibi küflenmiş kanatlarını havalandırmaktaydı
...Vien yıllardır esareti altında çürüğü iğrenç hayatından sonunda kurtulmuştu. Bu hayattaki tek varlığı olan babasının ölümüne sebep olan ve kendisini canlı bir insan değilde çöp parçası gibi gören (sözde) annesinden sonunda kurtulmuştu. Bir gölge gibi peşini bırakmayan anılarından kurtulmak amacıyla Changwon'dan Busan'a gitme kararı almıştı. Hiç bir tanıdığının olmadığı ve çevreyi bile doğru düzgün bilmediği bu yabancı şehirde bir şekilde ayakta durmanın bir yolunu bulmalıydı.
Hayattaki son umuduydu bulduğu iş ve zar zor tutabildiği bir oda bir mutfak minicik evi. Küçük bir kafede kirasını ödemesine anca yeten maaşlı bir iş bulmuştu. Ama yine de mutluydu çünkü artık özgürdü.
Kafeye gelen kendini beğenmiş, burnu bir karış havada, şımarık insanların gönlünü hoş tutmaktı görevi. Layığıyla da yapıyordu işini. Fakat o gün kafede farklı bir ortam vardı. Daha fazla temizlik, özenle şekillendirilmiş tatlılar, en pahalı kahve çekirdekleri... Müfettiş geliyor diye düşündü başka ne açıklaması olabilirdi ki. Kapının zilini duydu, alışmıştı bu sese, müşterinin geldiğinin habercisiydi. Fakat kapıdan müfettişe hiç benzemeyen baştan sona pahalı kıyafetlerle döşenmiş orta yaşlarda bir bayan girdi. Zengin olduğu her halinden belliydi, onca hazırlık bunun içindi demek diye geçirdi içinden taki bir el onu dürtene kadar. Dürten kafeye ilk geldiği günden bu yana kendisine hep çok sıcak yaklaşmış ve işi öğrenmesine de yardım etmiş Arin'di. Patron Vien'den hanımefendiyi karşılamasını istiyordu. Vien kadının yanına gidip ceketini aldı ve onu pencere kenarında, güzel bir masaya yönlendirdi.
Kadın Vien'e gülümsedi ve siparişi ile birlikte teşekkürlerini iletti. Vien siparişi söylemek üzere tezgaha ilerlerken ne kadar da sıcak bir kadın diye geçirdi içinden. En iyi ürünlerle kadın ikram etti, siparişini getirdi, bir arzusu olup olmadığını sordu. Kadın burda yeni
çalışmaya başladığını anlamıştı. Ama çoğu çalışandan en iyi hizmeti almasına rağmen Vien'de farklı bir şey görüyordu. Çok içten ve samimi gelmişti ona. Diğerleri gibi karşısında mükemmeliyetçik algısıyla kasılmaktan eciş bücüş olmamıştı aksine sakin, sessiz ve içtendi, yüzde istemsiz tebessüm yaratıyordu. Vieni sevmişti ve artık bu küçük kafeye daha sık geleceğini hissetmişti.Aradan günler, haftalar geçti Vien yeni işine iyice alıştı. Diğer çalışanlarda artık onu aralarından biri olarak görmeye başlamıştı. Zengin kadın o günden sonra bir daha gelmemişti. Vien köşede küçük bir masada Arin'le birlikte oturup sohbet ediyorlardı o sırada kapının zili çınladı kulaklarında, Vien müşteriyi karşılamak amacıyla masasında kalktı ve kapıya döndü. Gelen zengin hanımefendiydi, Vieni görünce sıcak bir tebessüm belirdi yüzünde, Vien'de aynı şekilde karşılık verdi hanımefendiye. Masasına yönlendirmek amacıyla yanına gittiğinde bu sefer tek gelmediğini fark etti. Bu sefer yanında başka bir misafiri daha vardı.
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Umut
FanfictionBizim hikayemiz asla baştan başlamadı biz hep en sondaydık, belki de buydu bizi birbirime ait kılan bizi herkesten ayıran çünkü aşkımız hep bir kum saatine kılıp kalmıştı. Süre tek tek işlerken nefesimize bir saniye daha görebilmek için yalvardık bi...