MULTİMEDYA : 👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻
KEYİFLİ OKUMALAR...
************************************
ZEHRA'DAN :************************************
Gözyaşlarım ardı ardına akarken ağzımdan sesli bir hıçkırık kaçmasın diye elimle kapadım. Eğer o canavar ağladığımı duyarsa uykusundan uyandırdığım için yine dövebilirdi beni. Bunu göze alamadığım için çok sessiz olmam gerekiyordu. Aslında kendimi durdurmaya çalışıyordum saatlerdir ama nafileydi. Bakışlarım yer yer boyası soyulmuş duvarda asılı olan camı çatlak saate gidince altıya on dakika kaldığını gördüm.Ağlayışlarımın arasında gülümseyip kollarımı kahvarengi örtü çektiğimiz koltuğun kolçağına dayadım. Çenemi de üst üste bindirdiğim ellerimin üzerine yasladığım zaman kalbimin yine heyecanla hızlanmaya başladığını fark ettim. Şahin Bey her sabah olduğu gibi yine simsiyah atıyla geçecekti birazdan, buna emindim. Bu nedenle perdenin ucunu fark edilmeyecek bir şekilde hafifçe araladım. Nasıl bu kadar dakik olabilirdi bir insan? Her sabah nasıl aynı saatte aynı heybetiyle geçebilirdi? Bir dakikasını bile geçirmeden tam evimizin önünden geçip gidiyordu her gün. O gelene kadar yüreğim ilkbahar geçip gittikten sonra sonbahar mevsimine dönerdi.
Kendi kendime sessizce kıkırdadım. Bir daha âşık edebiyatı kasmasam iyi ederdim zira batırmıştım.
Dişlerimi dudaklarıma geçirdiğim zaman acıyla inleyip hemen elimi bastırdım. Hafifçe kanadığını görmemle gözyaşlarım hızlanmıştı. Titrekçe nefesimi içime çektim. Dün yediğim dayaktan sonra patlayan yeri ısırmıştım galiba. Aklıma geldikçe göğsüme ağrı binen sahneleri gözümün önünden bertaraf edip tüm dikkatimi sokağa verdim.
Hadi geç artık be Şahin Bey!
Geç ki ferahlık bulayım sen de.
Geç ki huzur bulayım gölgenin düştüğü yollarda.
Eğri büğrü, taşlarla çevrili, kimsenin dönüpte nazar etmeyeceği şu tozlu yolun değerini belki de hiç kimse anlamayacaktı benim gibi on yıllar geçse bile. Şahin'imin gölgesi düşüyordu bu izbe sokağın köhne yoluna. Onun ferah nefesi karışıyordu soluduğum havaya. Aynı havayı solduğumuzu fark ettiğim gibi gülümsedim. En azından paylaştığımız ortak bir şeyimiz vardı. Sonra aynı güneşin altında olduğumuzu düşündüm. Her sabah onun sıcaklığını, ışığını paylaşıyorduk öyle değil mi?
Gözyaşlarım dudağımın patlayan kısımlarına süzüldükçe sızlıyordu. Ama yine de baba demeye utandığım o adama da sefalet sürdüğüm bu hayata da esir olduğum bu eve de inat gülümsemeye devam ettim. "Şahin'im." Adını zikretmemle göğsüme bir hava kütlesi binmişti sanki. Tarif edemiyordum bu duyguyu. Çok güzeldi. Ayakta tutuyordu insanı. Her şeye rağmen umutla bağlıyordu hayata. Saate son kez bakıp heyecanla ondan geriye saymaya başladım. Ahşap pencerenin ucunu birazcık kaldırıp sabitlediğim sırada atın toynaklarının yere vurmasıyla çıkan sesi işittim. Yaralı dudağımı fazla zorlamadan gülümsedim ama eğer sızlamasaydı kulaklarıma kadar sırıtacağıma emindim. Bu günlük payıma düşen de sıcak bir tebessüm olmuştu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şâhin Bey
General FictionPlatonik aşkı yanında mışıl mışıl uyuyordu. Şey... Yani eski platonik aşkı... Şimdi artık düpedüz kocasıydı.