"Hyunjin! Hyunjin! Kalk artık, kapıda seni bekleyen biri var. Acele et!"
Hyunjin sabahın bu saatinde neden onu bekleyen biri olduğunu düşünürken üstünü değiştirir ve aşağıya iner. Annesi kapıya bakmasını söyler ve Hyunjin de kapıya doğru ilerler. Annesi onu bekleyen birinin olduğunu söylese de kapıda kimse yoktu. Acaba gitmiş miydi?
"Burada kimse yok. Gitmiş sanırım. Kimdi ki acaba?"
"Bilmiyorum Hyunjin. Sarı saçlı, çilleri olan biriydi. Çok dikkatli incelemedim ancak epey yakışıklı olduğu kesin!"
"Off neyse anne. Kahvaltımı edip gitmek istiyorum."
"Hazırlamadım ki! Kaç gündür yemeden çıkıyorsun, insanın kafasını karıştırıyorsun Hyunjin!"
"Üzgünüm, yetiştirmem gereken çizimlerim var. Bugün de proje alacağım. Günlerim yoğun geçiyor anlayacağın."
Hyunjin okula yetişmek için bağcıklarını bile bağlamadan evden çıkar. Hızlı adımlarla okula doğru yürürken bir anda isminin söylendiğini duyar.
"Hey Hyunjin! Bizi de bekle."
"Gelmeyin. Tek başıma yürümek istiyorum Jisung."
"Hadi ama Hyunjin. Biraz sosyalleş artık. Çevrende seni seven insan kalmayacak yakında."
Hyunjin, Han'a cevap vermek için arkasını döndüğünde annesinin anlattığına benzer sarı saçlı, çilli ve yakışıklı birini görür ve yüzü ilginç bir hâl alır. Soğukkanlılığını koruyarak hiç bir şey söylemeden önüne döner ve ikisinin de duyabileceği bir sesle bir soru sorar;
"Senin adın ne? Daha önce görmemiştim seni. Bizim okulda mısın?"
"Onun adı-"
"Sana sormadım ki Han."
Hyunjin arkasını döner. Han'ın yanındaki yakışıklı çocuğa yaklaşır ve tekrar aynı soruyu yöneltir.
"Sana sordum. Adın ne?"
"Adım Felix."
Hyunjin istediği cevabı aldıktan sonra tekrar önüne döner ve yürümeye devam eder. Felix'in yüzü Hyunjin'in aklına kazınır. Çok geçmeden okula gelirler. Hyunjin, Felix'in de bu okulda olduğunu görünce gülümser.
"Şanslıyım sanırım."
"Ne dedin? Anlamadım."
"Şanslıyım dedim Han. Hem de çok şanslıyım."
"Seni anlayamıyorum."
Hyunjin, Han'ın bu cevabına gülüp resim sınıfına doğru yürür. Fırçalarını hazırlarken yanına birinin oturduğunu hisseder. Kafasını çevirir ve oturan kişinin Felix olduğunu görür. Hafifçe gülümser ve fırçalarıyla uğraşmaya devam eder.
"Sen de mi bu sınıftasın?"
"Evet. Hem aynı sınıfta olduğumuza göre seni daha da yakından tanımak isterim Hyunjin."
Hyunjin kızarır ve bir yandan mutlu olur ama kişiliğinden dolayı Felix'le arkadaş olmak istemez. Olsa bile Felix'in ondan bıkacağını düşünür.
"Kusura bakma ama gerek yok Felix. Derslerden sonra buluşacak değiliz ya! Ne diye arkadaş olalım?"
"Neden olmasın Hyunjin? Yine de sen bilirsin. Kendinden korktuğun için teklifimi kabul etmedin sanırım."
Hyunjin bir şey söylemez. İkisinin de birlikte olduğu süre içinde sessizlik onların en güçlü sesi olacak gibi duruyordu. Çok geçmeden öğretmenleri Lee Mirae içeri girer ve tüm öğrencileri güleryüzüyle selamlar. Kimseyi bekletmeden derse geçmeyi tercih eder. Herkesin tecrübesi olduğu için teknikleri göstermek yerine direkt çizim yapmalarını ister. Bir model seçmeye karar verir ve seçtiği kişi Felix olur.
"Sen, sarı saçlı çocuk! Senin model olmanı istiyorum. Çizimlerinizde bu arkadaşınızı referans alacaksınız. Model olmak için çok doğru biri!"
"Teşekkür ederim efendim."
Hyunjin'in yüzünde tekrar bir gülümseme belirir ve mırıldanarak bir şeyler söyler.
"Sen, sarı saçlı çocuk. Sen benim sanatım olacaksın."
devami gelecek <3 - aerivim
YOU ARE READING
secret (sır)
Fanfictionhyunjin'in bu kadar çok değer verdiği felix nasıl olur da bu sırrı ondan saklayabilir? hyunjin bunu nasıl kaldırabilir? güzel giden ilişkilerin, sonsuzluk olarak düşünülen bu kişilerin sonu böyle mi bitecekti? ilk başlarda birbirine soğuk davranan f...