Doğa Yapraklar.---------------
Bu şiir beni hiç bir zaman kötü düşündürmemişti. Unutmak istemediğim tek şiirim buydu ve kristal bunu biliyordu, bu yüzden hayatıma soktu bu şiiri.
Kristali elime aldım, ne akadar değerli olduğunu yeniden hatırladım. Hayatımda karşıma çıkmış olabilecek en iyi şeydi. İnsanlardan da öteydi benim için.
Saatlerce bir çok dilek diledim, hepsi gerçekleşti fakat asla kraliçe olma isteğim gerçekleşmiyordu. Bunu gerçekleştirmek için çaba sarf etmek zorundaydım. Çünkü hayat benden bunu istiyor.
"Belki canımı yakacak bir bedel ödeyeceğim, belki de birine zarar gelecek, bir ülke çökecek, bir felaket dönecek. Fakat ben buna razıyım, yalnızca kraliçe bir olmak istiyorum." Diye mırıldandım, ben bunu bir dilek olarak söylememiştim, yalnızca hayal ediyordum. Fakat zaten her şey şansa gelişmez mi? Bir anda odamın parıl parıl olduğunu fark ettim, gözlerim acıyordu bu ışıktan. Gözlerimi kapattım ve tekrar açtığımda bembeyaz bir odada uyandım, karşımda genç bir kadın duruyordu. Bana doğru kınar gibi bakıyordu.
"Sende mi kraliçe olmak istiyorsun?" Dedi. Sanki "Sen mi kraliçe olacaksın, saçmalama." Der gibi bir iması vardı. İtici görünüyordu.
"Sen bunu nereden biliyorsun?"
"Burası kraliçe olmak isteyenlerin geldiği yer." Diye mırıldandı ve koltuğuna geri oturdu.
"Adını yazan koltuğu bul." Dedi. Bende öyle yaptım, bir çok isim vardı. Sonunda kendi ismimi buldum.
"Doğa Yapraklar"
Hemen koltuğuma oturdum, bir süre bekledim fakat çok sıkılmıştım. O sırada yanlarımdakilerin elinde olan benzer taşları gördüm. Bu yalnızca bende yok muydu? Taşım cebimden düştü ve o sırada taşıma bakan bir kaç kişi mağlup olmuş gibi göz devirdiler. Ne olduğunu anlamıyordum, bir süre sonra orta yaşlı bir kadın konuşmaya başladı. Kristallerimizin birinin özel olduğunu ve onun sahibinin kraliçe olacağını söyledi. Herkesin taşları farklıydı. Kadın herkesi sırayla çağırdı ve herkesin taşlarına baktı. Benden önceki kadının taşında durdu ve onu arkasına aldı. Diğerlerimize bakmaya gerek duymadan konuştu;
"Kraliçemiz belirlendi!" Diye kadının taşını kaldırdı. Fakat bir sorun vardı, onunla benim kristalim aynıydı!
"Pardon ama bu kristal benimki ile aynı." Diye kristalimi gösterdim. Gerçekten aynıydı, o genç kız ise kendinden o kadar emindi ki taşıma bakmadı ile. Ben ise haksızlığa uğramanın verdiği sinir ile zorla kadına taşımı gösterdim. Kadın da bu şekilde sinirlendi.
"Benim kristalimin kopyasını yapmış!" Diye bağırdı. Bütün gözler bana döndüğünde daha fazla dayanamayıp ağlayarak konuşmaya başladım.
"Benimki gerçek, yemin ederim!" Kadın hala yalan söylediğimi söylüyordu. Orta yaşlardaki o kadın ise ikimizin taşını da alıp yere sertçe fırlattı. Kadının taşı paramparça olmuştu. Benimki ise hala sağlam ve parlak duruyordu. Kadın yanımdaki kıza yavaşça yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra kız gelip bana bir çift laf söyledi.
"Özür dilerim, seni kopyaladığım için. Kraliçe olmayı sen hak ediyorsun." Dedi ve kadının elindeki tacı alıp başıma taktı.
Bir süre sonra bambaşka bir yerde uyandım, kadın bana bir şeyler anlattı, bir çok bedel ödeyeceğimden bahsetti.
"Kraliçe olursan 2 bin insan ölecek ve bir çok insan senden nefret edebilir, bir çok iş yapmak zorundasın ve doğacak 850 çocuk doğmayacak. Bir çok çocuktan ordu kurmak zorundasın, ülkeleri korumak için."
Fakat kadının anlattıkları bana cazip gelmiyordu. Bir süre düşünüyor gibi yapsamda bu söz konusu dahi olamazdı. Kadın hala bir şeyler anlatırken lafa daldım.
"Özür dilerim ama, ben bunu kabul etmiyorum."
Değerli biri olacaksanız bu tarz bir çok sorununuz olabilirdi, buda bir kraliçe sorunsalıydı. Sanırım ben bu sorunlara katlanamazdım, bu hayali rafa kaldırdım, belki bir süreliğine belki de ilelebet.
"Korkak." Diye mırıldandı kadın ve o şekilde terler içinde uyandım. Bu bir rüyaydı ama bir gerçekti.
"Yasemin, insanları bilgilendiren rüyalar gerçek midir?"
"Nasıl yani?"
"Yani insanlara yaşayacaklarını önceden haber veren rüyalar."
"Elbette, bunun bir çok kanıtı var. Rüya iyiye işaretse kesinlikle yap."
"Kötüye işaretse?"
"Ne olursa olsun, o fikirden veya o eylemden uzak dur."
Sanırım doğru söylüyordu, bundan uzak durmak zorundayım. Yalnızca nefsin bir azrusuydu. Ben bunu isteyecek kadar aşağılık biri olamazdım.
Olamazsın dimi ruhum?
"Keşke güzellik algısı da karaktere göre olsaymış." Dedim aynaya bakarken, içimden kötü düşünceler geçiyordu. Benim ruhumun bir kısmı her daim beni aşağılardı.
O zaman da kaybederdik Doğa.
Arkadaşlarına bir bak, onlarda karakterlerini ucuza satan fazlalıklar
Ve sende öylesin.İçimdeki ses her daim kötü konuşurdu, fakat ben kendimi her şekilde sevmeye gayret gösterirdim. Gece olduğunda tuhaf günümü gözden geçirdim. Ben gerçekten korkak mıydım?
Asıl soruyu sormalıyım, kabul etmeli miyim, etmemeli miyim? Bu benim hayatıma yön verecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Taç
Viễn tưởng"Taştan yapılmış tahtım ve kristal bir tacım olacak." Sahilde bulduğu kristali eve götüren Doğa, kristalin ne olduğunu anlamaya çalışır. Fakat, hiç bir yerde bu kristalle ilgili bilgi bulamaz. Bir kaç gün yaptığı küçük incelemeler sonucunda, kristal...