Bölüm 38

19 4 0
                                    

Aaliyah bana her zaman giydiğim tarzda temiz bir gömlek, kumaş pantolon ve ceketi uzattıktan sonra "Hızlı ol!" diyene kadar ki sürede neler düşündüğümü bilmiyordum. Ama bildiğim tek bir şey vardı eğer buradan kaçmak için biletim bu değilse de ve eğer daha büyük bir tehlikeye atılıyorsam da bu prangalardan kurtulduğumda ve bu hücreden çıktığımda geri kalan her şeyi çözebilecek olmamdı.

Aaliyah'ın prangalarımı açtığımı yeni yeni fark ediyordum. Kendimi içimden sarstım ve hızlıca giyinmeye başladım. Aaliyah kollarım acıdığını yüzümün buruşmasından anladığında giyinmeme yardımcı oldu. Ceketi de kolumu zorlayarak üzerime geçirdim. Bu sırada Aaliyah büyük cüppesinin içindeki bir şeyden çıkardığı kumaşları ve yastıkları yatağın içine yığdıktan sonra üzerine battaniyemi örttü.

Elinde benim seçemediğim başka bir şeyle yanıma geldi. Bana verdiği botları ayağıma geçirmeye çalışırken az kalsın yere yuvarlanıyordum ki kolumdan tutarak bana tekrar yardımcı oldu. Elindeki kalın bez parçasını açınca bir cüppe olduğunu anladım.

Cüppeyi omuzlarıma atıp boyun hizasındaki ipleri bağlamam için elime tutuşturdu. İki kolumu da hareket ettirmek ve özellikle kaldırmak benim için hâlâ zordu bu yüzden ipleri birbirine dolayarak düğüm attım.

Aaliyah, botları giydirip iplerini bağladıktan sonra dikelip sırtıma düşmüş olan kapüşonu çekiştirerek yüzümü gölgede bıraktı. Cüppenin gittikçe bollaşan uzun kolları içindeki ellerini kavuşturunca sadece kumaştan ibaret kalmıştı.

"Bu şekilde ellerini içeride ve önünde tutacaksın. Oldukça sakin ve yavaş yürüyeceğiz," diye fısıldadı. Kafamı sallayarak onayladım ancak bu kapüşondan fark ettiğini sanmıyordum.

Odadaki meşaleyi söndürdü ve açık bıraktığı kapıdan dışarı çıkarak benimde çıkmamı bekledi. Onun ardından çıktım. Hücremin önündeki dar yol dört kat yüksekteydi. Yolun yanında herhangi bir korkuluk bulunmaması olayı daha da ürkütücü bir hale getiriyordu.

Önümden yürüyen Aaliyah'ın hareketlerini kopyaladım: Sırt ve baş dik, omuzlar geride, eller önde kavuşturulmuş. Bu kata ve diğerlerinden en uzak noktaya yerleştirilmiş tek kişi ben olduğumdan olsa gerek Aaliyah'ın ilgilenmesi gerek başka bir mahkûm yoktu. Dar yolun sonunda görünen merdivene doğru ilerlemeye başladık.

Her iki hücrenin arasına birer meşale konmuştu. Bu sayede aşağıdaki hücrelerin önünde dolaşan Gümüş Taçlıları rahatlıkla görebiliyordum. Tahmin ettiğimden daha azlardı ve sanırım sadece belli hücrelere giriyorlardı. Bu hücrelerde muhtemelen aynı benim gibi yatağa zincirlenmiş mahkûmlar vardı.

Merdivene geldiğimizde omzunun üstünden "Ben önden iniyorum. Seni zorlayacak olsa da belirli bir tempoda inmeye çalış. Altında ben olacağım, herhangi bir şey olursa seni tutacağımı unutma," dedi.

Bacaklarımdaki bir sürü kesik hafif hafif sızlıyordu ve benim sorunum bacaklarım değildi. Merdiven tutunarak inilmesi gereken biçimdeydi ve sadece sağ kolumu kullanarak dört kat aşağı inecektim. Benden karşılık beklemeden Aaliyah inmeye başladı.

Mecburen peşinden yavaş hareketlerle inmeye başladım. Üçüncü katın yolundan bize -merdivene- doğru gelen bir Gümüş Taçlı olduğunu tahmin ettiğim birisi, bizim gibi cüppe giyinmiyordu, durmamızı istercesine önünden kavuşturduğu ellerinden birini kaldırdı.

Aaliyah'ın ne yapacağımızı belirtmesi için bekledim ancak o inmeye devam edince ben de birkaç basamak daha indim.

Gümüş Taçlı her kimse karşımda durdu. Ben basamaklarda asılı olduğumdan karşıdaki kişiyi görmeden inmeye çalışmak gibi bir lüksüm yoktu ama Aaliyah alt kattın merdivenlerinde beni bekliyordu bile. Eliyle gel işareti yaptı ama Gümüş Taçlı tam karşımda duruyordu.

KANATLARIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin