Kendimi yukarıya çekmem lazımdı. Dirseğimi koltuğa dayadım ve ağrılığımı oraya verdim. Bir yandan da ayaklarımla kendimi yerden ittirmeye çalıştım. Ama vücudum her yanındaki yaralardan acı ve ağrılar yükselirken bileklerime sıkıca sarılmış iplerin de pek yararı olmuyordu. Ellerimin çok küçük hareketinde bile ipin sürtünüşünden dolayı berbat bir acı hissediliyordu.
Karl'ın fırtına öncesi sessizlik olarak adlandırabileceğimiz sakinliği bozulana kadar kendimi yukarıya çekmek için çabaladım.
"Hareket etmeyi kes!" diye bağırdı. Ön kısımda Karl'ın saçlarını görebildiğim küçük bir pencere vardı. Sesi o kadar gür ve yüksekti ki geçtiğimiz yerde yankı yaptı.
Ama hareket etmeyi kesmedim. Şu anki durumumuzda atları kullanış şeklinde acelesine bakılırsa amacı nereye gidiyorsak oraya en hızlı şekilde varmamızdı ve benim de nereye gidiyor olduğumuzu saptamam gerekiyordu.
"Sana hareket etmeyi kesmeni söyledim," diye gürledi bu sefer Karl. At arabası, atların kişnemesiyle öne doğru sarsılarak durdu. Karl'ın adım yere atlamasını ve sonra da adım seslerini duydum. Kapıyı açtı ve yüzüme tükürükler saçarak bağırmaya başladı. Amacıma ulaşmıştım.
"Sana sabit durmanı söyledim," dedi. İşaret parmağıyla suçluymuşum gibi beni işaret ediyordu.
Oturduğum yerden onun yüzüne bakmak dışında hiçbir şey yapamıyordum. Sokak lambası onun arkasından yüzüme yansıyordu ve dışarıdaki görebildiğim tek binadan nerede bulunduğumuz hakkında hiçbir tahmin yürütemiyordum.
"Ne istiyorsun, ha?" Elini sinirle kısacık sarı saçlarından geçirdi. Elmacık kemiğinin hemen üzerinde ve boynundaki dövmeleri yeni yeni fark ediyordum. Bir anda cebinden küçük bir çakı çıkardı ve açtı. "Seni tehdit etmemi mi istiyorsun?" diye bağırdı çakıyı bana doğru sallarken.
Başımı iki yana salladım ve kendimi diğer taraftaki kapıya iyice bastırdım. "Ne istiyorsun o zaman?" dedi bu sefer. Mantıklı bir cevap versem susacakmış gibi hissettiğimden gerçekten ne istediğimi gösterdim. Ellerimi hafifçe kaldırıp ağzımı işaret ettiğimde çakıyı tutan elini bıkkınlıkla yanına indirdi. "Bunu yaparsam hareket etmeyi kesecek misin?" diye sordu. Ses tonu oldukça kısılmıştı hatta hareketsiz kalmam için her şeyi yapabilecekmiş gibi bir tona bürünmüştü. Başımı hızla aşağı yukarı salladım.
Arabanın içine girdi ve Aaliyah'ın enseme yakın bir yerden attığı düğümü açmaya çalıştı. Artık Aaliyah ne kadar sıkı bir düğüm attıysa Karl'ın sesli bir küfür ettikten sonra çakıyla kesmeye başladığını fark ettim.
Kumaşı çekerek açtı ve ağzımdaki kumaş topunu çıkardı. Ağzımda kalan ufak parçaları da ben koltuğa tükürerek çıkardım. "Kumaşın tadı gerçekten berbat, Karl. Hiç tavsiye etmem," diye mırıldandım yüzümü buruşturarak. Yana tarafa bir kez daha tükürdüm. Kumaşın tadı gerçekten de berbattı ve o kadar sarsıntıdan sonra kusacakmış gibi hissediyordum.
Çakısını boğazıma doğru yaklaştırırken "Eğer susmazsan," dedi ve gözleriyle boynuma düşmüş kumaş şeridi işaret etti. "O şeyi tekrar ağzına tıkar seni sustururum."
Çakıyı boynumdan belli bir uzaklıkta tutarken ben çakıya doğru eğildim. "Bunu saplarsan daha mutlu olurum," dedim gülümseyerek.
Bu sırada beklemediğim bir şey oldu ve çakıyı boynuma bastırdı. Metalin keskinliğini ve soğukluğunu hissettiğimde bir anlığına nefesim kesilse de ona tekrar gülümsedim. "Karl, beni öldürmeyeceğini hatta ve hatta bana zarar vermeyeceğini -belki de veremeyeceğini- yeterince açık ettin," dedim. Ağzını açtı ve tam bana karşılık verecekti ki kendimi kaydırarak arkaya düştüm. O ne olduğunu anlamadan bacaklarımı karnıma çekmiş ardından da kafasına tekme atmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANATLARIN RUHU
FantasyHer hikaye bir intikam yolcuğuyla başlardı. Karakter zarar görürdü, gururu ezilirdi ve bazen de kaçardı. Dünya'nın hikayesi ise intikam almasıyla başlıyor. Plan işleme kondu ve uygulandı. Sadece önünde bir pürüz var. Bu pürüz sırtında katran karası...