"Dün o kadar içmişim ki sabah karşımdaki tabloyu kendim çizdiğime inanamadım Jeongyeon... O ve kendimi hem de!"
Ellerimi yüzüme kapatıp derin bir iç çektim. Dün gece çok az içmeme rağmen kontrolümü kaybedip asla yapmayacağım şeyler yapmıştım. Onları takip etmem, kapıdan izlemem... Hâlâ utancımdan göğsüm sıkışıyordu. Gözlerimi kapattığım an bile sanki göz kapaklarıma yapışmış gibi aklıma geliyordu o tablo, kahretsin!
"Alkollüyken yaptığın hatalar yüzünden kendini bu kadar cezalandırmamalısın... Ayrıca kurabiyeler için gurur duyuyorum seni harika bir adım atmışsın ve bunu yok etmene izin veremeyiz. Bak sana bir tavsiyem var ama önce gözlerime bakman gerek."
Kafamı kaldırdığımda bana cidden gururlu gözlerle baktığını görmüştüm. Onunla konuşmak işte bu yüzden böyle rahatlatıyordu beni.
"Seni bu kadar etkiliyorsa onunla yeni anılar oluşturmalısın, ikimiz de senin hiçbir şeyi unutamadığını biliyoruz sonuçta. Onunla konuşmayı dene bu hafta olur mu?"
Onunla konuşmak?.. Özellikle onu öyle izledikten sonra o anı düşünmeden onunla nasıl hiçbir şey olmamış gibi konuşabilirdim ki? Yine de Jeongyeon'u kıramazdım, onun için denemek zorundayım.
___________
Kursa yine erkenden gelmiş, kızların sohbetlerini dinlemeye başlamıştım. Neredeyse hepsi yine her zamanki gibi enerjikti, Dahyun bugün diğerlerine göre durgundu. Ona bunu sormak istiyordum ama ne kendi cesaretim vardı ne de şu an doğru bir zaman gibi görünüyordu. Sınıfa son gelen yine Chaeyoung olmuştu. Saçlarını üç belki de dört santim kestirmişti. Artık çenesine değen saçları ona o kadar yakışmıştı ki...
Sadece güzel olduğu için söyledim bunu, bir sanatçı olarak estetik şeyleri beğenmek normaldi neticede.
"Evet kızlar herkes burada olduğuna göre başlayabiliriz. Bugün sevdiğiniz ve sizi hayata bağlayan bir şeyi çizmenizi istiyorum, öğrendiklerini kullanarak tabiki."
Karşımızda şu ana kadar kullanmış olacağım en büyük tuval duruyordu. Normalde batırmak daha zor olacağından küçük tuvallerle çalışırdım, dünkü tabloyu saymazsak tabi... Böyle büyük bir tuvali kullanacak olmanın stresi şimdiden omuzlarıma binmişti.
Beni hayatta tutan şey neydi? Bu soruyu kendime sorduğumu hatırlıyorum Kore'ye gelirken. Hayatta tutan bir şey, ne olursa olsun vazgeçilemez bir şey olmalıydı. İllaki sevilmesine gerek yoktu sonuçta ama bir büyü gibi insanın peşinde dolaşmalıydı fikrimce. Japonya'ya kariyerimi de orada bırakarak veda etmiştim ama bir yanım hâlâ bale yapmak istiyordu. Başıma gelenlerden sonra ne olursa olsun yeniden bale yapmayı istiyor olmak beni günden güne yiyip bitiriyordu. Evim dediğim bale artık bana güvende hissettirmiyordu, korkularımla dans etmekse cesaret edebileceğim son şeydi. Yine de bunun için yaşıyordum, bir gün tekrardan bale yapacak kadar güçlü olduğum gün, evimi bulmuş olacağım.
Koca tuvale kendimi çiziyordum ama bu kâbuslarımdaki benliğim değildi. 10 yaşında ailesinin onu teşvik ettiği tek iyi şey olan baleye başlayan küçük kızı çizerek başlamıştım. Sonra tuvalde dönerek büyüdü o küçük kız, tüm acılarını bale yaparak unutan daha büyük bir kıza dönüştü. O büyüdükçe sahne karardı, karardı ve karardı...
Tuvalimin karanlığı beni de boğmuşçasına derin bir nefes verdim ve kendimi dışarıya atar gibi ayağa kalktım. Kafamı dağıtmam gerekiyordu kesinlikle, Jeongyeon yakınlarımda olmadan bu kadar yüzleşmek tehlikeli bile sayılırdı. Bu yüzden kızların tablolarına göz atmak için parmak ucumda yürümeye başlamıştım. İlk dikkatimi çeken Dahyun'un tablosu olmuştu. Dahyun, bir piyano çiziyordu ve her an parmaklarını uzatıp çalmaya başlayacakmış gibi harika bir perspektifle çizmeye başlamıştı. Usulca onun yanına oturduğumda beni farketse de gözlerini kara kalem tablosundan kaldırmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toiles de corps ; michaeng ✔
Fanfictionmyoui mina, resim kursunda birbirlerini çizmek için kursun en iyi öğrencisi son chaeyoung'la eşleşir.