sabah erkenden kalkıp duş aldım. ardından saçlarımı kuruttum. uzun zamandır yanından dahi geçmediğim makyaj masasının önüne oturdum hafif bir allık ve rimel sürdüm. gözlerim pembe rujuma kaydı elimi uzatıp aldım ardından sürmeye başladım.
uzun saman sonra gerçekten güzel gözüküyordum. dolabımı açıp okul eteğimi aldım. okulun tişörtü çok kötüydü o yüzden dolabımdan siyah cropumu aldım okulda crop giymek yasaktı ama okuldaki kızlar hocalara farketirmeden hep giyiyorlardı. dolabımı biraz daha karıştırdığımda çok önceden aldığımama hiç giymediğim oversize siyah hırkamı giydim. telefonum çaldığında Ayazın geldiğini anlamıştı hızlıca çantamı alıp dışarı çıktım. Ayaz beni süzdükten sonra
"ne olmuş sana böyle" dedi
"ne olmuş" dedim umursamaz bir sesle ardından arabaya bindim
"okulda böyle giyinmek yasak değil mi"
"dün sınıftan çıkarken yasak demiyordun ama hatta biz istemediğimiz yerden kovulmayız falan diyordun" dedim
gülümsedi ardından arabayı sürmeye başladı...
okula geldiğimizden biraz geç kalmıştık ama daha hocalar derslere girmemişti. Dün kendime kimseyi umursamayacağıma dair söz vermiştim sınıfa girdiğimizde çoğu kişinin bakışları bizim üzerimizdeydi bunların arasında tabi ki Demir de vardı. onunla gözgöze geldiğimde anında bakışlarımı kaçırdım ama onun hala bana baktığına adım gibi emindim. bakışlarımı birkaç saniyeliğine bana bakan Cana çevirdim yüzünün her yerinde yara izi vardı. Gözünün altı mosmordu burnu büyük ihtimalle kırıktı kolu alçıdaydı ve çok kötü görünüyordu. ama kim bunu neden yapsın ki Candan bakışlarımı kaçırıp Ayaza baktım. Cana bakıp sırıtıyordu.
bakışlarını Candan çevirmeden
"eserimi beğendin mi canım kardeşim" dedi söylediğini bütün sınıfın duyduğuna emindim ve sanki onların duymasını istiyordu
"ne bunu sen mi yaptın" dedim
her zaman yaptığı gibi sadece göz kırptı. Oturmak için yanına geçtiğimde
"yapmadım yaptırdım diyelim bence çoktan hakketmişti."
derse başladığımızda ilk defa keyfim yerindeydi belki de beni gerçekten düşünen biri olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu bana. uzun süre bir süre sonra gerçekten kafama hiçbir şeyi takmıyordum. dersten sonra hastane randevum vardı ve Ayazla birlikte gidecektik. bence artık iyileşiyordum çünkü sandalyeye hiç ihtiyacım olmuyordu ve unutkanlıklarım yavaş yavaş azalıyordu.
"Eylül kızım gel sen çöz" dedi matematik hocası
"ya hocam ben hiç almasan biliyorsunuz beni oraya gelsem rezil olmaktan başka bir şey beceremem."
"gel buraya yardım edeceğim ben sana"
bütün matematikçiler hep aynı cümleyi kurar ama asla yardım etmezlerdi. istemeye istemeye ayağa kalktım tahtanın yanına geldiğimde denklem problemi olduğunu gördüm. EN NEFRET ETTİĞİM KONUYDU"evet hocam bu nasıl çözülüyor"
hoca bir şeyler anlatıyordu ama asla hiçbir şey anlayamıyordum matematikçinin sözünü kesip
"hocam gerçekten anlamıyorum başkası çözse olmaz mı" dedim
"Demir oğlum gel buraya sen çöz" duraksadı "çözerken de Eylüle anlat" ne gerçekten mi
"Hocam Ayaz anlatır bana ben geçeyim mi yerime" dedim lütfen izin versin
"Hadi Demir gel buraya seni mi bekleyeceğiz" dedi matematik hocası
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE HAYALLER
Teen FictionHer zaman bir umut vardır sözü eylüle çok anlamsız geliyor çünkü onun için hiçbir zaman umut yoktu.... genç yaşında yakalandığı hastalıkla yaşamaya çalışan Eylül etrafındakilerin teker teker ondan uzaklaştığına şahit oluyor. bazen düşmanımızdan dar...