Biz bolluk içinde yaşarken bile fazlasını dileyenlerdik.
-----------
Ülkemde, yani dünyamda günlerce her şey harika gitti. Bir çok olay yaşandı fakat çözümünü bulduk, kısacası biz mutluyduk.
Bir gün yine aydınlık bir havada günümüze başlamıştık, günün açılışını 9 gibi yapmıştım. Duş aldım ve yemek yedim, bir süre sonra oturup kitap okurken saraya birisi geldi.
"Kraliçem, sizi görmek isteyen biri var."
"Buraya yolla."
Kadın buraya geldiğinde önümdeki dev gibi kurabiye tabağından uzattım. Başıyla reddeti ve karşımdaki bir sandalyeye oturdu. Çantasını bir süre kurcalarken bende göz ucuyla içine bakıyordum. Siyah bir kaç parfüm gibi şeyler gördüm ve kısa bir süre sonra ilgimi çekmediği için gözümü başka bir yere çevirdim. Daha hiç incelemediğim halı desenlerinde gözlerimi gezdirdim. O sırada başıma dayanan ağır bir şey ile sakince başımı kaldırdım.
"Sen bizi şehrimizden kovdun, şimdi bende seni bu dünyadan kovuyorum." Dedi ve gülümsedi. O sırada aynı anda içeri giren güvenlikler ile kadının gözleri kapıya gitti. O sırada fırsattan istifade edip kadının silahını ani bir hareketle elime aldım. Şimdi güç bendeydi. Kadının üstüne küçük adımlar atarken duvara yaslandığında kaçacak bir yere sahip olmadığı için durdu ve yere oturup ağlamaya başladı. Ufak faiz bir kahkaha attım ve neden ağladığını sordum.
"Bana bunu zorla yaptırdılar!" Diye bağırdı, çaresizdi fakat yalan söylemediği her halinden belli oluyordu. Ona cazip bir teklif verecektim.
"Kimin zorladığını söylersen seni bağışlar ve bir ton para veririm." Dedim kulağına eğilip. Kadın da kulağıma yaklaştı ve bir süre karar vermesi için bekledim.
"A-Asil Bekçi."
Asil bekçi.
Asil...Peki bu olay yaşanırken Asil ne yapıyordu?
Yazarın anlatımı ile:
Asil mutfakta bir şeyler ile uğraşırken içeride olup biteni de merak ediyordu, bir süre boyunca kadının tacı getirmesini beklemişti. Hiç bir silah sesi duyamasada ümidi hala sürüyordu. Onun için o sırada en beklenmedik şey içeri Doğanın girmiş olmasıydı. İçeriye girerken "Hain!" Diye haykırdı. Elindeki silah Asili korkutuyordu. Silahı tüm gücüyle başına dayadı ve korkunç bir gülümseme içinde yüzüne baktı. Asil yakalandığının farkına varmıştı, güvenlikler Asili kollarından tuttu ve Doğanın izni ile Asili zindana götürdüler. Burayı hak etmişti. Doğa hala sinirini yatıştıramamıştı, Asilin en ağır cezalar ile zindanda olmasını istiyordu, kısa bir süre içinde ölsün istiyordu fakat bunu dile getiremiyordu, bir insanın canına kıyması belki tüm halk tarafından reddedilmesine eşitti. Doğa bu konu hakkında sessiz kaldı fakat yine de ağır ceza alma konusunda ısrarcıydı. Doğa bir süre hava almak için dışarı çıktı, uzun süre sonra ilk defa yalnız dışarı çıkıyordu. Genellikle bir sürü koruma etrafında dolanır ve ona her konuda yardımcı olurlardı. Kulağa hoş geliyor olsa da Doğa bir şeyleri kendi yapmak istiyordu.
Kraliçe olmak onu bazı konularda memnun ettirmiyordu, özgürlüğü olsa da kısıtlıydı, kendi başına gezemez, yiyemez, birileriyle konuşamazdı. Her konuda bir sürü yardımcısı olurdu, tabii bit sürü yardımcı da bir sürü fikir demekti. Son zamanlarda zaten kafası karışık olan Doğa bu durum karşısında rahatsızlık duyuyordu. Uzun süre sonra ilk defa yalnız dışarı çıkmak, onun için özgürlüğe kavuşmaktı. Özgürlüğü üstünde hissederken bir çok ev gördü, yardım edilmiş, yardım edilmeyi bekleyen. Çöp olmuş, çöp olacak evler ve bu evlerde yaşamaya çalışan masum insanlar...
Acı içinde baktı evlere, insanların ne gibi zorluklar ile mücadele ettiğini fark etti ve sonrasında arkasına dönüp çok uzaklardan bile net görülebilen ihtişamlı sarayına baktı. Bir o tarafa bir bu tarafa baktı.
"İkisi de aynı şehirde, fakat bambaşka hayatlar içindeki yerler."
Biri ihtişam, şöhret ve ün içinde yaşarken, diğeri evine bir parça ekmek götürmek için kendilerini paralıyorlardı. Şu bir kaç günlük dünyada görülen en adaletsiz gerçek buydu, bambaşka evler bambaşka hayat demekti. Fakat kimse yardım edemiyordu, kimse bu bataklıktan çekip çıkaramıyordu insanları. Masum insanların tek istediği şeyler yaşamaktı. Biz bolluk içinde yaşarken bile fazlasını dileyenlerdik.
Şehirde gezerken yeni bir sürü fikir kurdum. Bu şehri daha iyi bir yer yapmak ve insanları mutlu etmek için yapıyordum, ben iyi bir kraliçeyim...
Melek bir kraliçeyim.
İnsanlar beni seviyor.
Ben herkesi seviyorum
Ve kötülere direniyorum,
Arkamda bir yeni bir nesil bırakıp,
Bir ordu diziyorum,
Güçsüz bileğimin verdiği komutlar,
Dinlenmeyen lafımın verdiği emirler ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Taç
Fantasy"Taştan yapılmış tahtım ve kristal bir tacım olacak." Sahilde bulduğu kristali eve götüren Doğa, kristalin ne olduğunu anlamaya çalışır. Fakat, hiç bir yerde bu kristalle ilgili bilgi bulamaz. Bir kaç gün yaptığı küçük incelemeler sonucunda, kristal...